Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Öğretmen kaçıranlara ne diyorduk?

Öğretmen kaçıranlara ne diyorduk?


YORUM | UĞUR TEZCAN

AK Parti’nin artık mafyalaşmış bir örgüt haline geldiğini uzun süredir dile getiriyorum. Bunun duygusal bir yorum olmadığını, aksine sosyo-politik gelişmelere dayalı kendimce bir okuma olduğunu belirtmek isterim. Merak eden olursa konuyu daha detaylı analizlerle ele alabiliriz. Elbette AKP’li kesimlerin bu tür görüşleri kabul etmesi imkânsız. Yönetim kadroları doğal olarak suç işlediklerini kabul etmezler. Takip edenler de yıllarca kutsal bir hüviyet yükledikleri bir partinin ve başındaki liderin bir suç örgütü lideri olduğunu ne kabul etmek ne de görmek isterler. Erdoğan bizzat çıkıp “Maalesef doğru, hakkınızı helal ediniz” dese yine de durumu kabullenmek istemeyecek bir taban var ortada. Yıllar evvel AKP’nin yolsuzluklarının ortaya döküldüğü o kritik seçim dönemini hatırlayınız. Birçok insan “AKP artık bitti” dediği bir dönemde AKP’li taban “Çalıyor; ama çalışıyor” ifadesini icat etmedi mi?

Muhalefet partileri dahi bu gerçeği dile getirmekten çekiniyorlar. Çünkü AKP çalarken ve suç işlerken bunu ‘devletin hamisi’ olarak görülen Ergenekoncu çevreler ile yapıyor ve herkes de bunun farkında!

Aslında AKP’li tabanı üç grup halinde ele almak gerekiyor. Tarafgirlik, sempatizanlık ve dini duygular yönüyle bağlanmış mütedeyyin, kemikleşmiş bir kesim; sadece aldığı yardımlar yüzünden bağ kuran, particilikten çıkar ve imkân devşirmeye çalışan, ideolojik olarak her yere esneyebilen, dini referansları zayıf veya onlardan yoksun cahil ve kurnaz bir taban ve üçüncüsü de nihayetinde AKP’den nefret bile etse çok daha büyük çıkarlar, hedefler ve amaçlar uğruna hareket eden inanılmaz derecede fırsatçı ve pragmatik bir klik. Erdoğan’ın başarısı da zaten devlet imkanlarını kullanarak bu üç grubu duygusal, maddi ve ideolojik açıdan aynı anda besleyebilme kabiliyetine dayanıyor. Zaten AKP’nin mafyalaşması süreci de bu kabiliyetin zehirleyici yan etkileri sayesinde gerçekleşti.

Benzer şekilde Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde de Ergenekoncu-Kemalist ve Ulusalcı çevreler Ergenekon’u bir suç örgütü olarak değil de ‘devlet’ olarak görme ve gösterme çabaları sergiliyorlardı. Üstelik ortalığa o kadar delil ve suç belgeleri dökülmüşken hem de! Güneydoğuda kaçırılan ve asit kuyularına atılan Kürt vatandaşların durumları, Cumartesi annelerinin dramları, kaçakçılık ve eroin ticaretleri, silahlı örgüt kurup yönetmeler, mafya ile olan danışıklı dövüş faaliyetler, kaçakçılık faaliyetleri, [gerçek] “paralel yapılanmalar” ve daha niceleri… Tüm bunlar ortada çok büyük ve derin bir suç örgütü olduğunu gösteriyordu; ancak konuya tarafgirlik ve aidiyet noktasından bakanlar bunu bu şekilde görmek istemiyorlar ve algı operasyonlarına devam ediyorlardı. Onlara göre yapılan her şey “devlet adına” idi. İtiraflarında bile açıkça “devlet için yaptık” diyen insanlar vardı.

AKP ve Erdoğan ile gelinen noktada kullanılan dil ve bakış açısı da aynı. Onlar da irtikâp ettikleri tüm suçları ve süregiden soykırımı “devlet ebet müddet” mantığı ile açıklama gayretleri ve telaşesi sergiliyorlar. O nedenle geçenlerde kaçtığı ülkeden çektiği videolar ile ifşaatlarda bulunan mafya lideri Sedat Peker’in açıklamaları karşısında paniklemiş durumdalar. Sedat Peker, “Hürriyet gazetesi baskınını ben yaptırdım, AKP milletvekili istedi, ben bastırdım,” bile dedi. Bunlar açık ve net mafyavari faaliyetler ve kendilerinin ‘devleti’ temsil ettiğini iddia eden insanlardan geliyor olması bu yazıdaki iddiaları destekliyor. 

Olaya AK Parti tarafgirliği noktasından yaklaşanların ve o ağdan beslenen parazit zihniyetleri insanların ‘AK Parti’nin mafyalaşmış olduğu’ şeklindeki görüşe katılmayacaklarını iyi biliyorum ve bunu hiç de umursamıyorum. Evet! AKP artık bir mafyadır; Erdoğan’ın bir parti başkanı mı, bir devlet adamı mı yoksa bir mafya babası mı (Reis’i) olduğu tartışmaya açılmalıdır. Bugün Erdoğan’dan emir almadan devlet kademelerinde tek bir ihale bile dönmemekte, tek bir kişi bile ‘fetö’ denilerek zulme uğratılmamaktadır. Emir hep ‘yukarıdan’ gelmektedir! Eski İtalya tipi; mafya ile entegre olmuş siyaset anlayışından daha rezil bir durumda olduğumuzu ayrıyeten belirtmek isterim.

Bugün gelişmiş dünya demokrasileri ve istihbarat örgütleri AK Parti’nin yürütmekte olduğu soykırımın da insan hakları ihlallerinin de adam kaçırma faaliyetlerinin de terör örgütü besleyiciliği ve pazarlığı yapıyor olmalarının da her türlü silah ve uyuşturucu ticaretine bulaşmış olduklarını da ve de rüşvet ve para aklama operasyonlarının da farkındalar. Konjonktür ve kendi ülkelerinin çıkarları öyle gerektirdiği için sadece göz yumuyorlar!

Bu listelediğim suçların ve illegal faaliyetlerin devlet adına, devlet imkanları kullanılarak, devlet propagandası ve dini ve milli duygular sömürülerek yapılıyor olması hakikatin o şekilde olduğunu göstermez. Bunların hepsi suçtur ve organize suçlar kapsamında kanunsuz işlerdir. Süregiden insan hakları ihlalleri, adam kaçırma ve öldürmeler, haksız tutuklamalar, mala konmalar, şantaj ve tehditle kazanç ve imkân elde etmeler (FETÖ borsası) ve bir grubu temizleme gayretleri net olarak soykırımdır ve terör suçları kapsamındadırlar. 

Çocukluk ve gençlik yıllarımda PKK’nın kaçırdığı öğretmenlerin acıklı hikayeleri ile büyüdük. Her bir kaçırma hadisesinde ayrı bir hüzün yaşar ve PKK’ya lanet okurduk. Özellikle de milliyetçi ve mütedeyyin mahallelerde büyümüş iseniz bu daha ciddi bir şekilde etkilendiğiniz bir durum oluştururdu. Erdoğan, bugün dünyanın değişik ülkelerinden; özellikle de demokrasi ve hukukun gelişmediği, hala rüşvetle iş yaptırılabilen bazı Doğu Avrupa ülkelerinden, Türki Cumhuriyetlerden, Pakistan’dan ve Afrika ülkelerinden öğretmenler ve eğitimciler kaçırtıyor, ülkeye getirip hukuksuz süreçlerle mağdur ediyor. Yakınları bile bu kişilerden uzun süre haber alamıyorlar. Mağdur edilenler arasında ölenler bile oldu, maalesef! Hatta bu uğurda, mesela Kenya’daki son öğretmen kaçırma olayında olduğu gibi, Eş-Şebab gibi terör örgütlerinden de destek alınmış olabileceği iddia ediliyor.

Hala Erdoğan’ı destekleyen ve bu haksızlıkları görmezden gelen mütedeyyin kesimlere sesleniyorum!

Bu yapılanların adı nedir? Eskiden PKK adam kaçırdığında o eylemlere ne diyordunuz? PKK terörü demiyor muydunuz? Hiç birinizin çıkıp da “ama o faşist sistemin öğretmeni de o bölgeye öylece giderken zaten bu olacakları kabul ederek gidiyor, suça ortak oluyor vs.” dediğini hatırlamıyorum! Halbuki bölgedeki birçok PKK sempatizanı insan olaya böyle, sizin bugün Hizmet Hareketi fertlerine baktığınız gibi bakıyorlardı: Sizler şimdi nasıl; “O öğretmenler hala ‘Fetö’nün okulunda çalışıyorlarsa duruma ortak oluyorlar, her şeyi hak ediyorlar” diyorsanız o PKK’lı çevreler de o öğretmenlere o gözle bakıyorlardı ve siz buna ‘terör’ diyordunuz.

Velhasıl, bugün Erdoğan’ın bu masum öğretmenlere ve eğitim camiasını maruz bıraktığı tüm illegal hukuk dışı uygulama ve kaçırmalar bir terör eylemidirler. Sizlere tavsiyem, eğer ahiret ve hesap gününe hala inancınız varsa şayet, bu saçmalıkları desteklemekten bir an önce vazgeçmeniz!

Geçenlerde İran’ın dini lideri Hamaney, Kanada’da terör suçundan mahkûm edildi. Yani sizin anlayacağınız, nasılsa devletin başındayız, kimse cesaret edip de irtikap ettiğimiz suçları ‘terör’ olarak nitelendiremez şeklinde düşünmemeniz.

Bu işin ucunu öncelikle bizler bırakmayacağız. Medeni dünya da bir gün aynı noktaya gelecektir. Gelin tövbe edin ve bu saçmalıklardan vazgeçin. Erdoğan’ın peşinde ne bu dünya hayatınızı ne de ahiretinizi heba etmeyin!

Exit mobile version