Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İki kadın iki ölüm bir bilinmezlik: Yeldana Kaharman ve Nadira Kadirova

İki kadın iki ölüm bir bilinmezlik: Yeldana Kaharman ve Nadira Kadirova


Devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker’in son günlerde yayımladığı videolar gündemde yer almaya devam ediyor. Peker, ikinci videoda Elazığ’daki evinde 28 Mart 2019 tarihinde şüpheli bir şekilde ölü bulunan Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi ve bölgenin yerel televizyonu Kanal 23 sunucusu Kazakistan uyruklu gazeteci Yeldana Kaharman’ın ölümüyle ilgili “derin devletin başı” dediği eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’a işaret etti. 

Bir kez daha gündeme gelen mafya-devlet ilişkilerinin ifşası, gözleri diğer şüpheli kadın ve çocuk ölümleri, Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve cezasızlık politikalarına çevirdi. 

Kaharman’ın ölümünün bir benzeri de Nadira Kadirova dosyasında görüldü. Özbek vatandaşı Kadirova, bakıcı olarak çalıştığı AKP İstanbul milletvekili Şirin Ünal’ın Ankara’daki evinde 23 Eylül 2019 akşamı şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Ankara Emniyet Müdürlüğü, olayın “silahla gerçekleştirilmiş bir intihar” olduğunu açıklasa da Kadirova’nın yakın bir arkadaşı, olaydan önce genç kadının milletvekili Ünal’ın tacizine uğradığını söyledi. 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2 Mart 2020 tarihinde verdiği takipsizlik kararına yapılan itiraz ise 7 Mayıs 2020’de reddedildi. Bunun üzerine Kadirova’nın aile avukatı, “etkin soruşturmanın temel ilkelerine uyulmadığı” gerekçesiyle Haziran 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu ancak henüz bir karar verilmiş değil.

Kadirova’nın avukatı Prof Dr. İlyas Doğan, bir dönem dosyaya bakan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin ve Kadirova’nın ağabeyi Muhammed Ali Kadirova, yaşanan son gelişmeleri ajansımıza değerlendirdi.

Kadirova’nın Ünal’ın odasındaki silahla intihar ettiği iddiasını hatırlatan Keskin, “Bir milletvekilinin odasına herkesin çok kolay bir şekilde giremeyeceğini hepimiz çok iyi bir şekilde biliyoruz. Büyük ihtimalle her şey bir araya getirildiğinde Nadira’nın cinsel saldırıya uğradığı ya da kandırıldığı düşüncesindeyim. Bu nedenle dosyada delillerin gizlendiği düşüncesindeyiz. Ailesi de bizimle aynı düşüncede” dedi. 

Devlet kaynaklı cinsel taciz ve tecavüze uğrayan kadın ve LGBTİ+’lara 1997’den bu yana avukatlık yaptıklarını anımsatan Keskin, Yeldana Kaharman ve Nadira Kadirova’nın ölümlerinden sonra işleyen sürecin benzerliğine işaret ederek, şunları söyledi: “Bize bugüne kadar 500’e yakın kadın başvurdu. Bugüne kadar ne bir polisin ne bir milletvekilinin ne bir korucunun ne de bir askerin cezalandırıldığını görmedik. Maalesef Türkiye’de yargı hiçbir zaman bağımsız olmadı ama bu kadar bağımlı olduğu başka bir süreç de hatırlamıyorum. Faillerden biri Mehmet Ağar’ın oğlu diğeri eski özel harekatçı milletvekillerinden biri olduğu düşünülürse yargı tarafından korunmaları hiç şaşırtıcı gelmiyor.”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına da atıfta bulunan Keskin, “Kadına yönelik şiddeti örten ve yargıyı bir araç olarak kullanan bu anlayışın karşısında olan bir sözleşmemiz vardı. Uygulanmasa bile biz bunu dosyalarda bir delil ve talep olarak koyuyorduk. Onlar sözleşmeyi elimizden alarak bu hakkımızı da aldılar. Suçu gizleyen bu tek devlet anlayışı bunu elimizden aldı. Bunların bağlantılı bir süreç olduğunu unutmamak gerekir” diye belirtti. 

Kadirova dosyasının AYM’de beklediğini ve başvurularının son aşamaya geldiğini ifade eden İlyas Doğan, Adalet Bakanlığı’nın savunmasını AYM’ye sunmasından sonra karara yaklaşılacağını belirtti. Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan önemli ölçüde uzaklaştığına dikkati çeken Doğan, “Yargının bağımsız davranamadığını hepimiz biliyoruz. Böyle olunca modern anayasal devletteki olmazsa olmaz denetim mekanizmaları ortadan kalkmıştır. Böyle bir ortamda sadece iktidar izin verdiği ölçüde bir yargısal denetim mümkün oluyor” ifadelerini kullandı.

Kadirova’nın davasına benzer bir sürecin Yeldana Kaharman davasında da yaşanmasının altında bu sürecin etkili olduğunu belirten Doğan, Kaharman’ın dosyasının aydınlatılması gerektiğini söyledi. Kaharman’ın cenazesinde görülen ve intiharla ilişkisi olmayan morluk ve yara izlerini hatırlatan Doğan, “Basına da yansıyan bu izlerin cumhuriyet savcılarını kendiliğinden harekete geçirmesi lazımdı. Bunu Cumhuriyet Başsavcısı da yapabilirdi. Bu denli kamu ilgisine maruz kalan bir olay yeterince aydınlatılmalıdır. Belki Adalet Bakanı bu konuda toplumu aydınlatabilir. Ölen kişi hakkında adli yardım amacıyla bir avukatın bile görevlendirilmemesi söz konusu ise burada ibre intihardan başka yönlere kayar. Adalet Bakanı veya Elazığ Barosu, Yeldana Kaharman olayında bir avukat görevlendirmesi yapılıp yapılmadığı bilgisini kamu ile paylaşmak zorunda” dedi. 

Kadirova’nın ağabeyi Muhammed Ali Kadirova ise, kardeşinin ölümünün üzerinden 1 buçuk sene geçmesine rağmen hala adaletin sağlanmadığını belirtti. Şirin Ünal’ın kardeşinin ölümünden bu yana açılan dosyaları kapatmaya çalıştığını aktaran ağabey Kadirova, takipsizlik kararına rağmen pes etmeyerek dosyayı AYM’ye taşıdıklarını söyledi. Aylardır AYM’de olan dosya ile hala bir sonuca varılmamasına tepki gösteren Kadirova, “Kamuoyuna sesleniyorum. Lütfen bu olaylara sessiz kalmayalım. Sizden sadece adalet istiyorum” dedi.

Exit mobile version