Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hindistan’da ikinci dalga nasıl kaosa dönüştü?

Hindistan'da ikinci dalga nasıl kaosa dönüştü?


Hindistan’ın federal yönetiminden üst düzey bir yetkili, Pazartesi günü gazetecilere başkent Delhi ya da ülkenin herhangi bir yerinde oksijen sıkıntısının yaşanmadığını söylüyordu.

Yetkili konuştuğu sırada, açıklamayı yaptığı yerin birkaç kilometre uzağındaki birkaç küçük hastane oksijenlerinin bittiğine dair çaresiz mesajlar yolluyor, hastalarının yaşamlarının risk altında olduğunu bildiriyordu.

 

Hastanelerden birinin, bir çocuk hastanesinin başhekimi BBC’ye yaptığı açıklamada, “Çocukların ölüm riski nedeniyle yüreğimiz ağzımıza geldi” dedi. Bir yerel politikacının müdahalesiyle, tam zamanında oksijen bulabildiklerini belirtti.

 

Ancak bütün bunlara karşın, federal hükümet tekrar tekrar oksijen sıkıntısı olmadığında ısrar etti. İçişleri Bakanlığı’ndan üst düzey yetkili Piyush Goyal, “Sadece ulaştırmakta sorunlarla karşılaşıyoruz” dedi ve hastanelere “oksijenin kurallara göre makul bir şekilde kullanımı” tavsiyesinde bulundu.

 

Fakat BBC’ye konuşan doktorlar, sadece ihtiyacı olanlara oksijen verdiklerini ama yeterli düzeyde oksijen bulunmadığını belirtti.

 

Uzmanlar, oksijen sıkıntısının, ikinci dalganın yol açtığı hasarı durdurmak ya da minimize etmek için gerekenleri yapmayan federal ve yerel yönetimlerin hazırlıksız olduğunu gösterdiğini söylüyor.

 

Oysa daha önce hükümete sık sık uyarılar da yapılmıştı. Bu uyarılar arasında şunlar vardı:

 

Kasım ayında Parlamento Sağlık Komisyonu oksijen tedariğinin yetersiz olduğunu ve devlet hastanelerinde yatak sayısının “çok çok yetersiz olduğunu” söyledi.

 

Şubat ayında bazı uzmanlar BBC’ye, yaklaşan bir “Covid tsunamisinden” korktuklarını belirtti.

 

Mart başında, hükümetin bir araya getirdiği bir uzman grubu, daha bulaşıcı koronavirüs varyantının ülkeye yayılması konusunda yetkileri uyardı. Gruptan bir uzman, kayda değer bir önlemin alınmadığını söyledi. Hükümet iddialar konusunda bir açıklama yapmadı.

 

Buna karşın, 8 Mart’ta Hindistan Sağlık Bakanı, ülkenin “pandeminin sonunda” olduğunu söyledi.

 

Peki işler nasıl ve nerede bu kadar kötü gitti?

 

Covid güvenlik protokollerine uyulmadı

 

Ocak ve Şubat ayında, ülke genelinde vaka sayısı geçen yılın Eylül ayındaki 90 bin civarındaki zirveden 20 binlerin altına düştü. Başbakan Narendra Mori, Covid’in yenilgiye uğratıldığını ilan etti ve tüm kamusal toplanma yerleri açıldı.

 

Ve kısa süre sonra insanlar artık Covid güvenlik protokollerine uymuyordu. Bunda kısmen en üst düzeyden gelen karışık mesajların da etkisi vardı.

 

Modi halka mesajlarında halka maske takmaları ve sosyal mesafe kuralına uymalarını söylerken, 5 eyaletteki seçim kampanyalarında maskesiz kalabalıkların önünde seçim mitingi yaptı. Bazı bakanları da maske takılmayan etkinliklerde konuştu. Milyonlarca kişinin bir araya geldiği Kumbh Mela Hindu Festivali’nin yapılmasına da izin verildi.

 

Kamu Politikaları ve Sağlık Sistemleri uzmanı Dr. Chandrakant Lahariya, “Yaptıkları ve söyledikleri arasında tam bir uçurum vardı” diyor.

 

Viroloji uzmanı Dr. Shahid Jameel de, “hükümet ikinci dalganın gelişini göremedi ve çok erken kutlama yapmaya başladılar” diye konuşuyor.

 

Ancak dahası var: Covid’in yarattığı yıkım aynı zamanda Hindistan’daki kamu sağlığı sistemine yatırım yapılmadığını ve ihmal edildiğini gözler önüne serdi.

 

İnsanların hastanelerin önünde tedavi göremeden öldüğü üzücü görüntüler Hindistan’ın sağlık altyapısının gerçek durumunu gösterdi.

 

Bir uzman, “Hindistan’ın kamu sağlığı sistemi hep bozuktu, sadece şimdi zenginler ve orta sınıflar da bunu görüyor” diyor.

 

Parası olanlar hep özel hastanelerden sağlık hizmeti aldılar, yoksullar ise bir doktor randevusu bile alamıyordu.

 

Sağlık sigortası ve yoksullar için sübvanse edilmiş ilaçlar da durumu düzeltemedi çünkü onlarca yıldır sağlık çalışanları ve hastane sayısını artırmak için çok az şey yapıldı.

 

 

Hindistan’ın hem özel hem de kamusal sağlık harcamaları son 6 yıldır Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 3,6’sı dolayında ve BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) arasında en düşük düzeyde. 2018 verilerine göre bu ülkeler arasında Brezilya yüzde 9,2’yle başı çekerken, Güney Afrika yüzde 8,1, Rusya 5,3, Çin ise yüzde 5’lik bir oranda sağlık harcaması yapıyor.

 

Gelişmiş ülkelerin sağlık harcamalarının GSYİH’ye oranı çok daha yüksek. Örneğin ABD 2018’de GSYİH’sinin yüzde 16,9’unu, Almanya ise yüzde 11,2’sini sağlık harcamalarına ayırdı. Sri Lanka (yüzde 3,76) ve Tayland (yüzde 3,79) gibi küçük ülkeler bile milli gelirlerine oranla Hindistan’dan fazla harcama yaptı.

 

Ve Hindistan’da 10 bin kişiye 10’dan az doktor düşüyor, bazı eyaletlerde ise bu sayı beşten az.

 

Oksijen sıkıntısı

 

Geçen yıl birkaç “güçlendirilmiş komite” bir sonraki koronavirüs dalgasıyla başa çıkmak için gereken hazırlıklara bakıyordu ve uzmanlar oksijen, yatak sayısı ve ilaç azlığı karşısında dehşete düştü.

 

Maharasthra eyaletinin eski Sağlık Bakanı Mahesh Zagade BBC’ye yaptığı açıklamada, “İlk dalga gerilemeye başladığında ikinci dalgaya hazırlanmalı ve bunu en kötü senaryoya göre yapmalıydılar. Oksijen ve remdesivir (antiviral ilaç) envanterini almalı ve daha sonra üretim kapasitesini artırmalıydılar” dedi.

 

Hükümet şu anda bir eyaletten diğerine oksijen taşıyan özel trenleri dolaşıma soktu ve sanayide oksijen kullanımını durdurdu. Ancak birçok hasta oksijen sıkıntısından öldükten sonra…

 

Dr. Lahariya, “Sonuç, çaresiz ailelerin karaborsada bir tük oksijen bulabilmek için binlerce rupi harcaması ya da doldurabilmek için saatlerce sıra beklemesi oldu” diyor.

 

Bu arada parası yetenler de, remdesivir ve tocilizumab gibi ilaçları bulabilmek için fahiş paralar ödedi.

 

Remdevisir üreten ilaç şirketinin bir yöneticisi Ocak ve Şubat ayında “talebin kuruduğunu” söylemişti. Yönetici, “Hükümet sipariş vermiş olsaydı, stok yapardık ve herhangi bir sıkıntı yaşanmazdı. Üretimi artırdık ama talep çok arttı” dedi.

 

Bunların tam tersine ülkenin güneyindeki Kerala eyaleti, vaka sayılarındaki artış için önceden planlama yaptı. Eyaletin Covid görev gücünden Dr. A Fathahudeen, eyalet gerekli adımları geçen Ekim ayında attığından oksijen sıkıntısı yaşanmadığını söylüyor.

 

Dr. Fathahudeen, “Yeterli düzeyde remdesivir ve tocilizumab ve diğer ilaçları çok önceden alıp, stokladık. Gelecek haftalarda vakaların katlanarak artması ihtimaliyle başa çıkabilmek için de bir planımız var” diyor.

 

Zagade, “acı çekilmesini önlemek” için diğer eyaletlerin de benzer adımlar atması gerektiğini vurguluyor ve “Öğrenmek, birinin bunu yaptığı ve şimdi senin de yapabileceğin anlamına gelir ama bu ayrıca bunun zaman alacağı anlamına da gelir” diyor.

 

Ancak zaman azalıyor ve ikinci dalga, ikinci dalga sağlık sisteminin vaka sayılarındaki artışla başa çıkamayacağı köylere de yayılıyor.

 

Önleme

 

Virüsün gen dizilimi, daha ölümcül ya da bulaşıcı olabilecek yeni varyantların tespit edilmesinde önemli bir adım. Hint SARS-CoV-2 Genetik Konsorsiyumu (INSACOG) geçen yıl kuruldu ve ülkedeki 10 laboratuvarı bir araya getirdi.

 

Ancak grubun başta fon bulmakta zorlandığı kaydediliyor. Viroloji uzmanı Dr. Jameel Hindistan’ın mutasyonlara ciddi bir şekilde bakmakta geç kaldığını ve gen dizilimini tespit çalışmalarının Şubat 2021 ortalarında “düzgün bir şekilde” başladığını söylüyor.

 

Hindistan’da şu an alınan örneklerin sadece yüzde 1’inden biraz fazlasının gen dizilimine bakabiliyor. İngiltere’de ise bu oran salgının zirve yaptığı dönemde yüzde 5-6 arasındaydı.

 

Ancak Hindistan’ın başlıca umudu hep aşı oldu.

 

Ailesi Delhi’de büyük bir özel hastane işleten bir kişi BBC’ye yaptığı açıklamada “Her kamu sağlığı uzmanı, bozuk bir kamu sağlığı düzenini aylar içinde güçlendirmenin bir yolu olmadığını söyleyecektir. Covid’le savaşmak için en iyi ve en etkili yöntem, nüfusu mümkün olduğu kadar kısa sürede aşılamaktır. Böylece çoğunluğun hastaneye gitmesine gerek kalmaz ve sağlık sistemine kaldırabileceğinden büyük bir yük binmez” dedi.

 

Hindistan başta Temmuz itibarıyla 300 milyon kişiyi aşılamış olmak istiyordu. Ancak Dr. Lahariya, “Ama hükümet bu programı yürütebilmek için gereken aşı tedarikini bulma anlamında pek plan yapmamış görünüyor. Bunun üzerine yeterince tedak olmadan aşılamayı tüm yetişkinlere açık hale geçirdiler” diyor.

 

1,4 milyar nüfusa sahip ülkede şu ana dek 26 milyon kişi tamamen aşılanabildi ve 124 milyon kişi de ilk dozu aldı. Hindistan milyonlarca doz aşı siparişi de verdi, ancak yine de ihtiyaç duyulanın çok gerisinde kalıyor.

 

Federal hükümetin 45 yaşın üzerindeki herkesi, yani 440 milyon kişiyi aşılayabilmesi için 615 milyon doza ihtiyacı var. 18-44 yaşları arasında ise 622 milyon kişi bulunuyor ve bunun için de 1,2 milyar doz aşı gerek.

 

Hükümet ayrıca aşı ihracını da iptal etti ve uluslararası taahhütlerine uymadı.

 

Biological E ve devlete ait Haffkine Enstitüsü gibi şirketler de aşı üretimine kaydırıldı. Oxford-AstraZeneca aşısını Covishield adıyla üreten Hindistan Serüm Enstitüsü’ne de üretimi artırabilmesi için 609 milyon dolarlık kredi verildi.

 

Ancak Dr. Lahariya bu paranın daha önce verilip, yaşamların kurtarılması grektiğini söylüyor ve “Programı hızlandırabilmek için yeterli aşıya sahip olmamız aylar sürecek. Bu arada milyonlarca kişi Covid’e yakalanma riski altında olacak” diye de ekliyor.

 

Uzmanlar, “dünyanın eczanesi” diye bilinen Hindistan’da aşı ve ilaç sıkıntısı yaşanmasının ironik olduğunu söylüyor.

 

Dr. Lahariya tüm bunların sağlığa çok fazla yatırım yapması gereken hem federal hem de eyalet yönetimine bir uyarı olması gerektiğini söylüyor, “Bu kesinlikle mücadele etmemiz gereken son pandemi olmayacak” diyor ve ekliyor:

 

“Gelecekteki pandemi herhangi bir modellemenin tahmin edebileceğinden daha önce gelebilir.”

 

KAYNAK: BBC TÜRKÇE

Exit mobile version