Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gezi’ye ‘torba dava’: Kavala’nın tutukluluğu devam

Gezi’ye ‘torba dava’: Kavala’nın tutukluluğu devam


Gezi Parkı eylemleri, üçüncü kez yargılanıyor. 12 Haziran 2014’te ilk olarak Taksim Dayanışması bileşenlerinin yargılanmasıyla başlayan sürecin son halkasında davaya, Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı üyesi 35 kişi sanık olarak eklenmek isteniyor. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın, Amerikalı akademisyen Henri Barkey ile birlikte ‘darbe girişimi’yle ilgili suçlandığı dosyanın da eklenmesiyle şimdiye kadar Gezi eylemlerle ilgili açılmış hacmi en geniş ‘torba dava’ söz konusu.

Diken duruşmayı canlı blog halinde aktarıyor:

Osman Kavala’nın oy çokluğuyla tutukluluk halinin devamına karar verildi. Başkan, karara şerh koyduğunu açıkladı.

Hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar hakkındaki bu kararın devamına hükmedildi.

Çarşı davası dosyasının mahkemesinden istenmesine karar verildi. Bir sonraki duruşma 6 Ağustos’ta yapılacak.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye Osman Kavala’nın tutukluluğuna yönelik bir karar yolladı.

Hakimler ve Savcılar Kurulu aracılığıyla mahkemeye yollanan belgede, Kavala’nın 7-9 Haziran 2021’de yapılacak Bakanlar Komitesi toplantısına kadar serbest bırakılmaması halinde organizasyonun elindeki ‘en uygun yöntemleri kullanmaya hazır oldukları’ belirtildi.

Sanıkların ve avukatlarının beyanları tamamlandı. Duruşmaya en az yarım saatlik bir karar arası verildi.

Kavala’nın avukatı Tolga Deniz Aytöre: Birisi bana Çarşı dosyasıyla bu dosya arasında nasıl bir irtibat olduğunu anlatabilir mi? Bunun tek bir sebebi var: Kitlesel yargılamalarla kalabalık oluşturularak Kavala’nın tutukluğu uzatılmaya çalışılıyor.

Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar: Herhangi bir savcı, herhangi bir yargıç, herhangi bir avukat sanığın alacağı cezaya göre tutukluluğu ölçülüdür dememiştir. Bu verilecek kararın önceden beyanıdır. O zaman bu mantıkla gidersek Osman Kavala 15 yıl tutuklu kalacak. Böyle mantık olur mu? Bu mantık bizi çağdaş adalet anlayışından uzaklaştırıyor. Müvekkilim tam 43 aydır tutuklu.

Bu tutukluluğu içinde cezaevinde söylenen ya da söylenmeyen pandemi salgınları, hastalık salgınları vardır. Müvekkilim sadece fiziken değil ruhen de yıpranmış durumdadır. Her gün hastalıkla yüz yüze yaşamaktadır. AİHM, “Bu tutukluluğun dayandığı eylemde şiddete başvurma yöntemi görülmemektedir” diyor. Uzatılmış tutukluluk terimini kullanıyor AİHM. Bu terim içinde kast vardır, objektiflikten uzaklaşma vardır. Bir kişinin cezaevinde tek bir odada tek başına bırakılması daha ne kadar sürecek?

Kavala’nın savunması

Osman Kavala: “Davaların birleştirilmesiyle, Gezi olaylarının hükümeti devirmeye yönelik bir komplo olduğu senaryosu temelinde 3,5 yıl önce başlayan yargı süreci yeni bir aşamaya girecek.

Daha önce hatırlattığım gibi Gezi İddianamesi senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan Emniyet ve Yargı mensuplarına ait. İddianamenin ekinde bulunan 14 ve 15 Haziran 2013 tarihli yazılardan görüleceği gibi, Gezi olaylarının benim baş aktörlerinden olduğum bir komplo olduğu kurgusu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda üretilmiş. Adalet dışı gerekçelerle gerçekleştirilen ve adaleti yanıltmak amacıyla kullanılan hukuksuz dinlemeleri yapanlar da aynı ekip.

Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı. Gene bu anlatı gereği, bir komplo olarak Gezi protestolarını planladığım, yönettiğim ve finanse ettiğim algısının canlı tutulması için; aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen Gezi davasından beraat etmiş olmama rağmen, AİHM’nin tutuklanmamın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve derhal serbest bırakılmamı talep etmesine rağmen, cezaevinde tutulmam gerekli görüldü.

Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar. AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Aynen Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı ‘Cadı Kazanı’ adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi.

Diğer taraftan da, sivil toplum kuruluşlarının casusluk için kullanıldığına dair demokrasi karşıtı bir komplo teorisine başvurarak, sözlük anlamından farklı bir casusluk suçu kavramı geliştiriyor. İddianamedeki casusluk tanımı, yasalarımızdakinden oldukça farklı. Muğlaklığı ve keyfi uygulamalara müsait olması bakımından Almanya’da Nazi döneminde casusluk suçlamaları için kullanılan ‘Landesverrat’, yani devlete ihanet kavramını hatırlatıyor.

O dönem Almanya’sında halkın vicdanına uygun biçimde hareket etmediği için cezalandırılması düşünülen kişinin eylemi yasalardaki suç tanımına girmiyor ise yargıcın görevi en kullanışlı yasayı seçerek o kişiyi cezalandırmaktı. Siyaset yargı sürecinin her aşamasında etkiliydi, halkın vicdanının ne olması gerektiğini belirlemekte, hatalı bulduğu mahkeme kararlarını düzeltmekteydi. Örneğin Nazi rejimini eleştiren rahip Martin Niemöller’in beraat kararı siyaset tarafından sakıncalı bulunduğundan, kendisi savaş bitene kadar toplama kampında tutulmuştu. 1947 yılında yürütülmüş olan Nazi dönemi yargıç ve savcılarının yargılandığı Adalet Davası’nda “Suikastçının hançeri, yargı görevlisinin cübbesi altında gizlenmişti” değerlendirilmesi yapılmıştı.

AİHM’nin tespit ettiği gibi yetkiyi kötüye kullanarak kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakmak ve bu davranışı devam ettirebilmek için yasaların dışına çıkarak adaleti yanıltmak da, yukarıdaki değerlendirmeyi düşündürmektedir. Bu eyleme son vermenizi ümit ediyorum.”

Savcının talebi

Duruşma savcısı, Çarşı davası dosyasının incelenmesini ve Kavala’nın tutukluluk durumunun devamına karar verilmesini talep etti.

Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’nın avukatları, istinaf kararında belirtilen eksiklerin giderilmesi talep etti.

Osman Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar bozma kararı üzerine konuşuyor: “Bu dava, Çarşı davası bizimle ilgili değil ki. Çarşı davasını bilmiyorum, kimler sanıktır bilmiyorum. İstinaf 3’üncü Ceza Dairesi nasıl biliyor? Yargıtay dairesi nasıl biliyor?”

Yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından bahsediyoruz. Gerçekten istinaf mahkemesi bağımsız ve tarafsız mı? Beraat kararı alınmış, diyor ki ‘Çarşı’yla bunu karşılaştırın.’ O zaman ben kendimi savunamayacak durumdayım. Birleştirme kararı hukuka aykırı bir karardır. Çarşı davasını buraya getirirseniz, 35 sanık var orada. Bu kadar yoğun bir mesainin içine bir de o davayı getireceksiniz. Bir zamanlar DEV-YOL ve DEV-GENÇ davaları vardı. Yıllarca sürdü. Onlar bile sıkıyönetim döneminde tutuksuz yargılandılar. Ama benim müvekkilim tutuklu.”

Avukat Fikret İlkiz tekrar söz aldı ve “Yeniden bir duruşma yapıldığına gire katılma taleplerinin reddine karar verilmesini talep ediyorum” dedi.

İnanç Ekmekçi’nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan: Müvekkilim operasyonun başladığı gece yani 16 Kasım 2018’de annesini kaybetti. Sonrasında yurt dışındaki babasının yanına gitti. Ardından eşi yurt dışında olduğu için çocuğuyla onun yanına gitti. Anayasa insanlara seyahat özgürlüğü hakkı veriyor. İnanç hanım kaçmadı. Gelebilseydi beraat edecekti. Almanya’da işe girdi. Heyet değişince gıyabi tutuklama nedeniyle yakalama çıktı. İstinabenin uygulanmasını talep ediyoruz.

Memet Ali Alabora’nın avukatı Kaan Karcılıoğlu: Müvekkilimin olduğu söylenen konuşma kayıtlarının incelenmesini istiyoruz.

20 dakika ara verildi.

Yiğit Aksakoğlu’nun avukatı Serdar Laçin: Müvekkil hakkında AYM kararı var. Kararda, kuvvetli suç şüphesi olmadığı, müvekkilin şiddet kullanmadığı, azmettirmediği, şiddet eylemlerini desteklemediği belirtildi. Ama adli kontrol kararı verilirken bunlar dikkate alınmadı. Bunun kaldırılması talebini tekrarlıyorum.

Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: Müvekkilim koronavirüs aşısı etkileriyle nedeniyle istirahat raporu aldı, kendisi Türkiye’den de dışarı çıkmadı ama hakkında adli kontrol kararı verildi.

Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez: Müvekkilim zaten çekmediği bir filmle ilgili olarak savcının hayalinde yarattığı bir filmden dolayı hükümeti devirmeye teşebbüsten yargılandı ve beraat etti. Savcının hayalindekini değil ama kendi hayalini gerçekleştirmek üzere yurt dışına çıktı, pandemi nedeniyle dönemedi.

Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın avukatı Fikret İlkiz: Beraat kararına karşı bozma kararına direnme hakkınızı vermeyen bir hukuk içinde üçüncü ceza dairesi bu hakkın önüne geçmek için karar verdi. Gerekseydi, istinaf ceza dairesi duruşma açar, o dosyayı açar, Yargıtay’a gitmeden ya da yerel mahkemeye göndermeden önce değerlendirirdi. Siz ne hakla ilk derece mahkemenizde tartışın diyorsunuz? Size direnme hakkı vermeyen bir hukuk sistemi içinde biz ceza dairesi hakkında ne dersek diyelim. Size diyorlar ki “Bütün dosyaları birleştirin.” Biz durduğumuz yerde duruyoruz, Osman Kavala da. Mücella Yapıcı hakkında beraat kararı kesinleşti, buna itiraz etmediler. Ama öncesinde mahkeme iki kez iddianameyi iade etti. Üçüncü kez aynı isnatlarla bir sanığı yargılamış olacaksınız. Siz bizim müvekkillerimiz için yurt dışı yasağı koydunuz. Dava ilk açıldığında bizim hakkımızda tutuklama ya da adli kontrol tedbiri istenmemişti. Ama siz verdiniz. Gezi davasının bugün içinde bulunduğu duruma bakarsanız birleştirilmelerle bir mahkumiyet kararı verilmesine ilişkin bir karar asla hukuki değildir. Gezi demeden siyasal demeç vermediğiniz bir durumda bu dava hukuk garabetidir, bir utançtır.

Ali Hakan Altınay’ın avukatı Tora Pekin: Sanıkların yararına delil toplanmaması istinafı asla ve asla rahatsız etmiyor. Ama şimdi hükme esas alınmayan savcılık delillerinin değerlendirilmemesini istiyor. Bu aşamada delil toplamak için süre talebimiz var.

Osman Kavala: Bozma kararının altında yatan gerekçe farklı davaların birleştirilmesinin önünü açmaktır. Hiçbir delile dayandırılmadan benim ve diğer sanıkların hükümeti devirmek için gizli bir yapılanma içinde olduğumuz iddia ediliyor. Eğer Çarşı ile birleştirilirse siyasi amaçlarla yapılan bu suçlama örneğinin çarpıcı öğesi ortaya çıkacaktır. Beraat kararının bozulması davaları birleştirmek amacındadır. Davaların birleştirilmesi, sekiz yıl önce algı için hazırlanmış ama mahkemelerin verdiği beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır.

Tayfun Kahraman: Daha önceki savunmamda da belirtildiği üzere, bu dosyada hiçbir şekilde hukuki olarak değerlendirilebilecek bir iddia bulunmamakta. Gezi direnişi ve direnişe katılanların tümü bizim nezdimizde yargılanıyor. Türkiye’nin demokrasi tarihinin en temel şartlarından biri olan bu sürecin bizler nezdinde yargılanması kabul edilemez. Beraat kararında ısrarcı olmanızı bekliyoruz.

Can Atalay: Bozma kararına uymak zorunda olabilirsiniz ama bozma sonrası serbestlik ve uyma sonrası serbestlik ilkeleri gereğince beraat kararı vermeniz gerekir. Beraat kararı temyiz görmeden savcılık makamı temyiz etmeden kesinleşti. Yargıtay gökyüzünün altındaki her şeyi dosyadaymış gibi toplamaya çalışıyor. Tayfun Kahraman hakkında takipsizlik kararı var. Savcılık makamı “Yeni delil buldum” diye kaldırmayı talep edebilir ama bunun hukukla alakasının olmayacağı açık. Bu dosyada bir şey beklenmeden beraat verilmeli. Biz gölgede kalıp yorganı başımıza çekip bize beraat verin demiyoruz. Bizim müdafilerimiz istinafa giden 30 ACM kararını beğenmediler. “Böyle beraat kararı olmaz” diyerek “İstinafta böyle beraat olmaz” dediler. Şahane bir istinaf dilekçesiyle “Esasa girilerek beraat verilmeli” dediler. Bir önceki yargılamada beraat denene kadar hepimiz mahkumiyet bekliyorduk. Gerekçe yazılmadan mahkumiyet verebilirdi. Şu an Kavala gibi cezaevinde olabilirdik. Türkiye’de hukuka ilişkin içtihat üretir Yargıtay. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ni Fethullahçılara kim emanet etti tartışmasını açmıyorum. Ama bizim dosyamızı açan o. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de bunda kendisini ilgilendiren hiçbir şey yokmuş gibi, kendi dosyasında yine olmayan bir hususu çekip alıyor ve diyor ki, “Burada örgüt var bu örgütün araştırılması gerekir.” Daha dün Fethullahçı çeteyle ilgili içtihadını değiştirmiş, yumuşatmış olan Yargıtay 16. Ceza Dairesi “Ooo! Gezi mi dediniz? Gökyüzünün altındaki her şey bunlara yapışacak” diyor. Burada söylemediklerini suçu söylemek istiyorum. Kavala’yı ilk tutukladıkları an itibariyle tek soruşturma vardı. Beraat edince cezaevi nizamiyesinden çıkamadan “Yok bunun hakkında 15 Temmuz vardı o soruşturmadan şey yapıyoruz” dediler.

Mahkeme başkanı tutuksuz sanıkları, Kavala’yı ve avukatları dinleyeceğini söyledi.

Gezi davaları ‘torba’ya sokuluyor

Exit mobile version