Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gazze: İsrail uyguladığı tam ablukayı neye dayandırıyor, bölgede yaşam nasıl?

Gazze: İsrail uyguladığı tam ablukayı neye dayandırıyor, bölgede yaşam nasıl?


Gazze Şeridi, bir kez daha İsrail ile Filistin arasındaki gerilimin odak noktası haline geldi.

Gazze Şeridi, kuzeyi ve doğusunda İsrail, güneyinde Mısır ve doğusunda da Akdeniz’in bulunduğu ince, uzun bir bölge.

 

Yaklaşık 41 kilometre uzunluğunda, 10 kilometre genişliğindeki bu bölgede 2 milyon kişi yaşıyor. Bu da Gazze’nin dünyada nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu yerler arasında olduğu anlamına geliyor.

 

Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini yıllar içerisinde yaşanan çatışmalardan kaçıp sığınan mülteciler oluşturuyor. Geçmişte bu kişilerin sığınması için kurulan mülteci kampları da artık kendi başına büyük mahallelere dönüşmüş durumda.

 

 

İsrail, 2007 yılında Gazze’nin kontrolünün Hamas’ın (İslami Direniş Hareketi) eline geçmesinin ardından bu bölgeye havadan, karadan ve denizden abluka uygulamaya başladı.

 

Bu abluka halen sürüyor. Birleşmiş Milletler (BM) ve insani yardım kuruluşları, ablukanın her geçen gün Gazze halkının yaşam koşullarını giderek kötüleştirdiği uyarısı yapıyor.

 

Covid-19 salgınının yaşandığı bir dönemde, İsrail’in buraya yönelik yoğun hava saldırılarının halihazırda kötü olan insani durumu daha da vahim hale getirmesinden endişe ediliyor.

 

 

TARİHİ

 

Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesinin ardından Britanya mandasına giren Gazze’nin idaresi 1948 yılında Filistin Yönetimi’ne bırakıldı.

 

1959 yılında Filistin Yönetimi’nin lağvedilmesinin ardından bölge Mısır’ın kontrolüne geçti. 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı sonrası İsrail tarafından işgal edilen yerler arasında yer aldı.

 

Mayıs 1994’te varılan Oslo Anlaşmaları ile İsrail, Gazze’nin büyük bölümünü kademeli bir şekilde Filistin yönetimine devretti.

 

İsrail, 2005 yılında buradaki yerleşim yerlerini boşalttı ve askeri işgali resmen sona erdirdi.

 

Ancak İsrail yönetimi, 2000 yılındaki İkinci İntifada sonrası Gazze Şeridi civarında kademeli olarak önleyici önlemler almaya başladı ve 2007’de Hamas’ın buranın yönetimini ele geçirmesinin ardından zaman içerisinde tam abluka uygulamasını devreye soktu.

 

Şu anda güneydeki Refah Sınır Kapısı hariç, Gazze Şeridi’ne karadan girişlerin büyük bir bölümü, denizde belli bir açıklık dışında, hava sahasının kontrolü de dahil tamamen İsrail’in elinde bulunuyor.

 

Bu abluka nedeniyle bölgeye insan ve mal girişleri ciddi kontrol altında tutuluyor.

 

İsrail, makine ve inşaat gibi yerlerde kullanılan birçok parçanın girişine, bomba, roket veya füze yapımında kullanılabileceği kaygısıyla izin vermiyor.

 

Gıda, tıbbi malzeme gibi birçok mal da BM ve insani yardım kuruluşları üzerinden Gazze’ye sokulabiliyor.

 

 

Bu durum, 2008-09, 2012 ve 2014’te en büyükleri gerçekleştirilen İsrail’in askeri operasyonlarında ciddi zarar gören altyapıda gerekli düzeltme çalışmalarının yapılamamasına neden oluyor. Bölgede su ve enerji sıkıntısı bu nedenle ciddi boyutlara yükseldi.

 

Gazze halen, Hamas’ın yönetimi altında bulunuyor. Hamas iktidara geldikten sonra Batı Şeria’yı kontrol eden Filistin Yönetimi’nden farklı olarak, daha İslami politikalar uygulamaya başladı. Hamas ile birlikte Gazze’de alkol satışı yasaklandı ve kadınlara başörtüsü takma zorunluluğu getirildi.

 

Ayrıca İsrail’in işgali nedeniyle Filistin Yönetimi’nin merkezinin olduğu Batı Şeria ile de herhangi bir kara bağlantısı bulunmuyor.

 

GİRİŞ-ÇIKIŞLAR

 

Gazze’ye karadan yedi giriş noktası bulunuyor. Ancak bunların büyük bir bölümü uzun yıllardır kapalı ve açık olanlardan yalnızca ikisi insanların geçişinde kullanılabiliyor.

 

Güneydeki Refah Sınır Kapısı, Mısır’ın kontrolü altında. Buradan özel izinle insanların ve izin verilen malların girişi için kullanılıyor. Mısır yönetimi, dönem dönem güvenlik gerekçeleriyle buradan giriş-çıkışları durduruyor. Son olarak Covid-19 pandemisi nedeniyle bu geçiş kapısı yılın önemli bir bölümünde kapalı kaldı.

 

BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) İş Altındaki Filistin Toprakları biriminin verilerine göre, 2020’nin ilk dört ayında Refah Sınır Kapısı yalnızca 61 gün açık kalırken, 59 gün kapalı tutuldu. 2020 yılında da kapalı kaldığı gün sayısı bir önceki yıla göre neredeyse ikiye katlanarak 240 güne yükseldi.

 

İnsanların geçiş yapabildiği bir diğer sınır kapısı da kuzeyde, İsrail’in kontrolü altındaki Erez Sınır Kapısı. Burası yılın büyük bir bölümünde açık tutuluyor ancak buradan geçişlere de ancak belli koşullar altında izin veriliyor.

 

OCHA verileri, 2021’in ilk dört ayında Erez’den yaklaşık 7 bin 900 kişinin İsrail’e geçtiğini, 7 bin 500 kişinin de Gazze’ye girdiğini gösteriyor. Bu kişilerin önemli bir bölümü, İsrail’in tedavi amacıyla geçişine izin verdiği hastalar ve refakatçileri oluşturuyor. Yaklaşık 1000 kadar bölümü de uluslararası kuruluşların Filistinli ve diğer ülke vatandaşı çalışanları.

 

 

Geri kalan geçiş noktalarından biri hariç tamamı İsrail’in kontrolü altında ve büyük oranda kapalı. Bunun istisnası güneyde Refah Sınır Kapısı’na yakın bir noktada bulunan Selaheddin Geçiş Noktası. Burası, Gazze yönetimi tarafından Mısır’dan gelen malların denetimi için kullanılıyor.

 

Gazze’nin güneydoğu ucunda bulunan Kerem Ebu Salim kapısı, haftanın 5 günü mal girişi için İsrail denetiminde açık tutuluyor. Yine doğuda bulunan Sufa Sınır Kapısı ile kuzeydoğudaki El Montar ve Nahal Oz kapıları da 10 yıla yakın bir süredir kapalı.

 

Bunlara ek olarak, Gazze’den hem Mısır’a hem de İsrail’e doğru kazılmış tüneller de bulunuyor. İsrail, Hamas ve Gazze’de etkili bir diğer örgüt olan İslami Cihad’ın bu tüneller üzerinden silah ve askeri mühimmat taşıdığını söylüyor.

 

Hamas ve İslami Cihad’ın askeri kanatları ise bu tünelleri İsrail’in hava operasyonlarına karşı sığınmak amacıyla kullandıklarını belirtiyor.

 

Gerek İsrail gerekse de Mısır zaman zaman tünellerin olduğu bölgelere düzenledikleri saldırılarla bu yapılara hasar veriyor ve kullanılamaz hale getiriyor.

 

BM Genel Sekreterliği’nin geçtiğimiz yıllarda hazırladığı bir raporda, ablukanın ve bununla bağlantılı getirilen kısıtlamaların “sivil nüfusu hedef aldığı ve üzerinde ciddi sıkıntılar yarattığı için uluslararası insan hakları hukukuna aykırı olduğu” belirtildi.

 

Raporda, “Bu abluka, fiiliyatta sorumlu olmadıkları eylemlerden dolayı sivil halkın cezalandırılması sonucunu ortaya çıkartıyor. Yıllardır devam eden çatışmalar ve abluka, nüfusun yüzde 80’inin uluslararası yardıma bağımlı hale getirirken, Filistinli gruplar arasındaki farklılıklar da sahadaki insani krizi ve hizmetlerin ulaştırılmasındaki zorlukları daha da kötüleştiriyor” denildi.

 

TAMPON BÖLGELER

 

İsrail, 2000 yılından bu yana güvenlik gerekçeleriyle Gazze Şeridi’nin kuzey ve doğusunda tampon bölgeler ve güvenlik çitleri kuruyor.

 

Sınırın Gazze tarafındaki 500 metrelik bir bölüm “girilmesi yasak” olarak ilan edildi. İsrail güvenlik güçleri, buraya girilmesi halinde sözlü uyarı yapılıyor ve devamında da ateş açarak karşılık veriyor.

 

Bu “girilmesi yasak” olarak ilan edilen bölümün ardından Gazze içlerine doğru bir de “yüksek riskli” olarak tanımlanan ikinci bir güvenlik koridoru daha bulunuyor. Buraya ancak tarımsal faaliyet gibi belli koşullar altında girilmesine izin veriliyor.

 

Şeridin İsrail’e doğru en genişlediği güneydeki Han Yunus bölgesinde oluşturulan “yüksek riskli” bölgenin genişliği 1,5 kilometreye ulaşıyor.

 

İsrail, tampon oluşturduğu bu bölgelerin Filistinli silahlı gruplar tarafından roket atmak, tünel kazmak, paylatıcı yerleştirmek ve sınırı aşmaya çalışmak gibi eylemler için kullanıldığını ve bunun da güvenlik riski yarattığını söylüyor.

 

GIDA

 

Gazze’de abluka nedeniyle ciddi bir gıda sıkıntısı yaşanıyor.

 

BM verilerine göre, her ne kadar gıda yardımları devam etse ve gıda ürünlerinin bölgeye girişine izin verilse de Gazze nüfusunun yarısından fazlası “orta ile yüksek düzeyde gıdaya erişim riskiyle” karşı karşıya.

 

İsrail’in uyguladığı abluka tarım ve balıkçılık gibi Gazze halkı açısından kritik önem taşıyan iki konuyu da olumsuz etkiliyor.

 

Tampon bölge uygulamasının, yılda 75 bin tonluk tarım ürünü kaybına yol açtığı hesaplanıyor. Ayrıca İsrail, sınıra yakın noktalardaki alanlarda tarımsal faaliyet üzerinde kısıtlamalar uyguluyor.

 

Örneğin bu alanlarda İsrail güvenlik güçlerinin görüş açısını kısıtlayacak bitkilerin yetiştirilmesine izin verilmiyor.

 

2014 yılından bu yana yine güvenlik gerekçeleriyle tam sınır bölgesinde havadan zehirli kimyasallar atıyor. Bu da bazı tarım ürünlerine zarar veriyor. Ayrıca 1990’larda yüzde 11 olan tarımın Gazze’nin yurtiçi hasılası içerisindeki payı da 2018 yılında yüzde 5’e geriledi.

 

Gazzeliler için önemli besin ve ekonomik faaliyet kaynağı olan balıkçılık da abluka nedeniyle sıkıntılı bir dönemden geçiyor.

 

İsrail, güvenlik gerekçesiyle Gazzeli balıkçıların ancak belli belli bir açıklığa açılıp avlanmalarına izin veriyor.

 

İsrail, Gazze’deki silahlı gruplara denizden silah ve askeri malzeme bırakıldığını, bunu önlemeyi amaçladığını söylüyor. Ayrıca, geçmişte denizden yüzerek İsrail’e geçmeye çalışan Filistinliler olmuş ve İsrail yönetimi de bu kişilerin saldırı amacıyla sınırı geçmeye çalıştıklarını öne sürmüştü.

 

Kasım 2012’de varılan ateşkes anlaşması uyarınca, İsrail, avlanma mesafesini 3 deniz milinden 6 deniz miline çıkarmayı kabul etti. Ancak bölgede tansiyonun yükseldiği dönemlerde yeniden bu sınırı 3 deniz miline çekti. Son yıllarda 3 deniz milini aşan balıkçılara uyarı ateşe açılıyor.

 

BM, avlanma üzerinde uygulanan sınırlamaların kaldırılması halinde bunun Gazzeliler için hem istihdam hem de uygun maliyetli bir besin kaynağı yaratacağını söylüyor.

 

SAĞLIK

 

Uygulanan ambargo sağlık hizmetlerini de ciddi şekilde sekteye uğratıyor. Üstelik Covid-19 salgını bölgedeki sağlık hizmetleri üzerindeki baskıyı da artırıyor.

 

Yaşanan sıkıntıların başında bomba, roket ya da patlayıcı yapımında kullanılabileceği gerekçesiyle bazı sağlık ekipmanlarının bu bölgeye girişine izin verilmemesi gerekiyor.

 

Bölgede bulunan 22 hastane, BM desteğiyle faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyor. Ancak İsrail’in 2008-09, 2012 ve 2014’teki askeri operasyonları sağlık altyapı üzerinde yarattığı olumsuz etkiler giderilmiş değil.

 

Bu nedenle Filistinlilerin sağlık hizmetinden faydalanabilmeleri için İsrail ve Mısır’a geçişlerine izin veriliyor. Hasta ve refakatçileri, alınan özel izinlerle bu iki ülkeye giderek tedavi olabiliyor.

 

Sağlık hizmetlerini olumsuz etkileyen bir diğer sıkıntı da altyapıdaki sorunlar. Bölgede sık sık elektrik kesintileri yaşanıyor ve jeneratör sayısı da az. Bu da bazı sağlık kuruluşlarının faaliyetlerini durdurmasına yol açtı.

 

Pandemi de durumu daha da kötüleştiriyor. Gazze’de yalnızca 100 solunum cihazı bulunuyor. Son dönemlerde bu cihazların neredeyse tamamının dolu olduğu açıklandı. Ayrıca nüfus yoğunluğunun fazla olması bulaşma riskini de artırıyor.

Exit mobile version