Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Fransa’da bir Yahudi düşmanı cinayet zanlısı yargılanmaktan nasıl kurtuldu?

Fransa’da bir Yahudi düşmanı cinayet zanlısı yargılanmaktan nasıl kurtuldu?


Yahudi düşmanı (anti-semit) bir cinayet zanlısı, zihni düzenli esrar tüketiminden etkilendiği için akli dengesini yitirmiş bir kişi olarak sınıflandırılabilir mi?

Fransa’da Sarah Halimi’yi öldüren adamı yargılamama kararının ardından başlayan hararetli hukuki tartışmanın ardında işte bu soru yatıyor.

 

65 yaşındaki Yahudi, eski anaokulu öğretmeni Sarah Halimi, Nisan 2017’de Paris’in kuzey doğusundaki evinde önce darp edilmiş, ardından da pencereden atılarak öldürülmüştü.

 

20-30 dakika süren bu saldırının zanlısı, Müslüman ve Malili komşusu Kobili Traoré’ydi.

 

Traoré saldırı sırasında Allahu Ekber diye bağırmış ve Kuran’dan ayetler okumuştu.

 

Kontrol yitimi

 

İki hafta önce Temyiz Mahkemesi’nin verdiği bu karar yalnızca Fransa’daki Yahudi toplumunun değil, daha geniş kesimlerin de tepkisini çekti.

 

Yargıçlar Ceza Kanunu’nun 122. maddesine işaret ederek Traoré’nin saldırı sırasında “psikoza girmiş olduğuna” ve “muhakeme yeteneğinin bulunmadığına” hükmetti.

 

Mahkeme, saldırganın muhakeme yeteneğinin yıllar boyunca kendi isteğiyle esrar kullanmasından kaynaklanmasının bu durumu değiştirmeyeceğine hükmetti.

 

Yargıçlar bağımsız psikiyatrlar tarafından akli dengesini yitirdiği tespit edildikten sonra, yasada muhakeme yeteneğinin hangi nedenden ötürü yitirilmiş olduğuna dair bir ifade olmadığını, bu yüzden bunun konu dışı olduğunu belirtti.

 

Temyiz Mahkemesi bu yüzden Traoré’nin yargılanmamasına ve cinayetten beri tutulduğu yüksek güvenlikli hastanede kalmasına karar verdi.

 

Tehlikeli emsal

 

Bu karar, bir hafta önce Paris ve diğer kentlerde binlerce kişinin katılımıyla protesto edildi.

 

Protestocuları harekete geçiren hem duyguları hem de mantıklarıydı.

 

İtiraz etmelerindeki temel argüman, bunun tehlikeli bir emsal oluşturabileceğiydi. Birden fazla hukukçunun işaret ettiği gibi, bundan sonra çok sayıda katil uzun süreli alkol veya uyuşturucu kullanımı sayesinde ceza almaktan kurtulmaya çalışabilir.

 

Bu önemli bir konu çünkü bugüne kadar Yahudi karşıtı veya terör suçlarından yargılanan pek çok kişinin uyuşturucu kullandığı tespit edilmişti.

 

Avukat Aude Weill Raynal kararın ardından “Açıklaması olmayan bir karar için bana soru sormayın. Çoğu dosyada uyuşturucu kullanımı ağırlaştırıcı neden sayılır fakat bu davada hafifletici neden oldu” dedi.

 

‘Fransa’da delileri yargılamayız’

 

Fransa’da pek çok vakada katilin uyuşturucu veya alkol kullanmış olması, muhakeme yeteneğini geçici bir süreliğine yitirmiş olsa bile, yargılanmasının önüne geçmez ve hatta daha ağır bir ceza almasına yol açabilir.

 

Fakat Traoré davasındaki fark, bilirkişilerin bildirdiği görüşten kaynaklandı.

 

Üç psikiyatrist raporundan ikisinde Traoré’nin muhakeme yeteneğinin (esrar kullanmış veya sarhoş olmuşçasına) bozulmadığı, bunun yerine tamamen yok olduğu yer aldı.

 

Bunun nedeni olarak da 10 yıl süren uyuşturucu kullanımının beyinde yarattığı kalıcı hasar gösterildi.

 

Bilirkişilerin çoğu, saldırdığı akşam Traoré’nin tam bir psikoz halinde olduğu ve iblisler tarafından kovalanıyor olduğunu düşünüp korktuğuna karar verdi.

 

Bu hafta Le Monde gazetesine konuyla ilgili yazan psikiyatrlar “Bu bir delinin işlediği bir suçtu ve biz Fransa’da delileri yargılamayız” ifadelerini kullandı.

 

Bu da bizi bu karara dair ikinci itiraz noktasına getiriyor: Mahkemelerdeki bilirkişilerin rolü.

 

Muhafazakar Figaro gazetesine yazan felsefeci ve eski bakan Luc Ferry, psikiyatriyi mahkeme kararlarına tarafsız bir zemin oluşturacak bir “bilim” olarak ele almanın “bir şaka” olduğunu savundu:

 

“Psikiyatristler kendi aralarında da görüş ayrılığı yaşadı. İkisi muhakeme yeteneğinin tamamen yok olduğunu söylerken biri bozulduğunu söyledi.”

 

Kararı protesto etmek için görevinden istifa eden Nancy kentinden yargıç Jack Broda, mahkemenin psikiyatriye hak ettiğinden fazla önem atfettiğini düşünüyor:

 

“Bilirkişi görüşü aldığınızda, bunu uzman görüşünü gözü kapalı bir şekilde onaylamak için yapmazsınız. Tüm taraflarıyla değerlendirmeniz gerekir ve bu da ancak bir duruşma ile olur. Adalet uzman görüşleri demek değildir.”

 

Bunun yanı sıra ülkedeki pek çok Yahudi, mahkeme kararının önceden belirlendiği düşüncesiyle öfkeli.

 

Onlara göre soruşturmanın başından beri saldırının gerçek nedeni yeterince irdelenmedi: Saldırı planlı olmasa bile Yahudi karşıtıydı ve kesinlikle Traoré’nin kültürel ve dini önyargılarından kaynaklanmıştı.

 

Yasa değişikliği

 

Temyiz Mahkemesi saldırının Yahudi karşıtı olduğuna hükmetti fakat Sarah Halimi için adalet isteyenler Traoré’nin yargılanmaması kararını kabul edilemez buldu.

 

Bazıları da Yahudi karşıtı saldırı yapan bir kişinin muhakeme yeteneği olmadan bunu yapmasının imkansız olduğunu savundu.

 

Bu argümanların altında yatan bir varsayım var: Fransız yargısının bir kısmı solcu önyargılara sahip olduğu ve bu yüzde yoksul, siyah bir Müslüman lehine karar verip bir Yahudi’ye karşı işlenen suçu önemsiz gibi gösterdikleri varsayımı.

 

Bu varsayıma sert bir şekilde karşı çıkanlar da var.

 

Baştaki soruya dönecek olursa: Evet, Fransa’da bir katil kendi rızasıyla aldığı uyuşturucular nedeniyle akli dengesini yitirmiş olsa da yargılanmayabilir. Neden mi? Çünkü yasalar öyle söylüyor.

 

Bunu değiştirmek istiyorsanız yasayı değiştirmeniz lazım. Fransız hükümeti de şu an tam olarak bunu yapmayı hedefliyor.

 

Fakat Sarah Halimi’nin ailesi için artık çok geç.

 

KAYNAK: BBC TÜRKÇE

Exit mobile version