Koronavirüs salgınıyla birlikte mart ayında ilk kısıtlamalar başladığında, birçok insan sanal alemde daha çok sosyalleşmeye başladı.
Online görüşme uygulamaları popülerleşirken, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’a olan rağbet de katlandı.
Özellikle grup sohbetlerinde yoğun görüşme trafiği yaşanmaya başlandı.
WhatsApp’ın, mart sonunda kullanıcı sayısının yüzde 40 arttığı raporlandı. Eylülde ABD’de 1300’den fazla yetişkin üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, Covid önlemleri sırasında dijital iletişim yöntemlerinin kullanımı artarken, mesajlaşma yüzde 43’lük sıçramayla başı çekti.
BBC’den Bryan Lufkin, kendi yaşadığı tecrübeden yola çıkarak ‘WhatsApp grup sohbetlerinin karanlık yüzü’nü ortaya koydu.
“Mesajlaşma sohbetleri, iş arkadaşlarıyla, New York’taki arkadaşlarla, eski dostlarla ve akrabalarımla, bir kuşakta bir görülen kriz sırasında bağlantıda kalmama yardımcı oldu” diyen Lufkin, “Ancak salgın devam ettikçe grup sohbetlerimin stresimi iyileştirmek bir tarafa, daha da kötüleştirdiğini fark ettim” ifadesini kullanıyor ve ekliyor:
“Telefonum haber bildirimleriyle sürekli ışıldıyor ve herhangi bir grup sohbetinden gelebilen, telefonumu bıraktığımda görmediğim 50 ya da 60 mesaj kaygı yaratıyordu. Bir mesaja anında yanıt vermediğim ya da grupta neler konuşulduğunu takip etmediğim için suçlu hissettim. İyi bir bahane de bulamadım. Ne diyecektim ki. ‘Üzgünüm, mesajınızı görmemiştim. ‘Üst üste sekiz aydır evde oturup hiçbir şey yapmamakla meşguldüm’ mü diyecektim?”
Grup konuşmalarının bazı insanlarda salgından önce de her zaman kaygı yarattığını söyleyen BBC yazarı, Stanford Üniversitesi’nden teknolojinin psikoloji üzerindeki etkileri konusunda uzman psikiyatrist Elias Aboujaoude’nin, “Bizde stres yaratmalarının bir nedeni, zaten var olan mesajları hemen okuma isteği. Hemen yanıt vermemek kaygı yaratıyor. Bize bir geride kalmışlık ve internet iletişiminin büyük bir kuralını ihlal etmiş olma hissi yaşatıyor” görüşlerini aktarıyor.
Oxford Üniversitesi Internet Enstitüsü’nden Bernie Hogan da, “Anında mesajlaşma şu anda eş zamanlı olmayan mesajlarla oluşabilecek, korkulan bir iletişim borcuna dönüştü” diyor.
Psikiyatrist Aboujaoude, Covid-19 öncesi ne yapıyorsak onu bırakıp bu gerçek zamanlı okuma ve yanıt verme ritüelini yönetebildiğimizi, ancak sayısı ve miktarı arttıkça bunun imkansız hale geldiğini belirtiyor.
Lufkin’e göre, tüm sosyal iletişimimiz için teknolojiye bağımlı olmak, pandemi öncesi zaten yükselen bir baskı altına giren bilişsel yükümüzü daha da artırabilir.
Bernie Hogan, bu noktada “Her bir grup sohbetinin kendi duygusal karakteri olabilir. Bunların arasında gidip gelmenin hem psikolojik hem de entellektüel anlamda maliyeti olabilir” diyor. Özellikle de mesajlaşma platformları arasında gidip geldikçe. “Şahsen benim Facebook Messenger, WhatsApp, Signal ve eski usul SMS’te en az birer grup sohbetim var” bilgisini paylaşıyor.
Aboujaoude ise “Pandeminin başlarında grup sohbetleri aynı anda birçok kişiyle kaygıları paylaşmak için iyi bir yol gibi gözükmüş olabilir. Daha sonra netleşen sorunsa, stres ve kaygının grup sohbetlerinde bire bir mesajlaşmaya kıyasla çok daha büyümesi oldu” ifadesini kullanıyor.
Amerikan Psikoloji Birliği’nden Vaile Wright “Farklı bildirim seslerini ayırt etmeniz bile, Pavlov’un köpeği deneyinde olduğu gibi sadece o bip sesi bile kaygı yaratmaya başlayabilir” diyor.
Wright herkesin aynı stres düzeylerini yaşamadığına dikkat çekiyor:
“Büyük halanız emekli, yalnız yaşayan ve grup sohbetlerini tek hayata bağlanma yöntemi olarak gören biri olabilirken, üniversite arkadaşlarınız evden çalışan, Zoom toplantılarından bıkmış, evde çocukların eğitimiyle ilgilenen ve bir grup sohbetine yetecek bant genişliği kalmamış insanlar olabilir. Çok sayıda insanın deneyimlediği yorgunluk düzeyleri, grup sohbetlerine girmelerini pratik bir şey haline getirmeyebilir.”
Valie Wright ayrıca, birinin mesajına hemen yanıt vermemek için herhangi bir bahaneniz olması gerekmediğini de ekliyor.
Wright, bildirimleri kapatmayı tavsiye ediyor. Bazılarının buna kırılabileceğini ama sınırları koymanın da çok önemli olduğunu kaydediyor.
Aboujaoude de, grup sohbetlerinden duyulan bıkkınlığın sesli aramalara yönelmek için iyi bir neden olabileceğine dikkat çekiyor. Sesli aramayla, fazla rahatsız edilmeden, daha derinlemesine bir iletişimin mümkün olduğunu söylüyor.
Wright da buna katılıyor ve “Grup sohbetleri, hızlı güncellemeler ya da komik videolar paylaşmak için harika platformlar. Ama bunlar hayatımızın önemli boyutlarını paylaşmak, duygusal destek sağlamak, bir mutluluğu ya da üzüntüyü paylaşmak için uygun yerler değil. Sesli aramalar, duygusal düzeyde bağ kurmak için daha fazla fırsat sunuyor” diyor.
Yani gerçekten konuşmak istiyorsanız, telefonu kaldırın. Arkadaşlarınıza grup sohbetlerini sessize aldığınızı söylemeniz gerekiyorsa, bunu anlayacaklardır. Aboujaoude “Sağlam bir ilişki, dijital ayrılığa dayanacaktır” diye konuşuyor.