Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Türk tarihinde LGBT yok’ diyen Erdoğan, Fatih’in bir prense olan aşkını unutuyor

Boğaziçi Üniversitesi’ne hükümet bağlantılı bir rektörün atanmasına karşı Türkiye çapında meydana gelen protestolarda son günlerde LGBT bayraklı öğrenciler de yer aldı. Hükümet ise LGBT topluluğuna saldırarak, onları hem “sapkın” olarak etiketledi, hem de bir bütün olarak varoluşlarını reddettti.

Bu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AKP‘sinin Türk kültüründe uzun ve önemli bir tarihe sahip olan LGBT topluluğuna karşı tavrıyla keskin bir tezat oluşturuyor. LGBT’lerin Türkiye’nin geleceğinde yeri olmadığını ilan eden Erdoğan “LGBT diye bir şey yok” diyecek kadar da ileri gidiyor.

Gerçekten öyle mi? Belki de Osmanlı tarihini unutuyor? Belki de Fatih Sultan Mehmet’in özellikle çekici bir Romen prensi olan, yakışıklı Radu’ya olan sevgisi ya da cariye haremine genç erkekleri alma tutkusu ona hiç öğretilmedi.

Wikipedia, 1858’de eşcinselliği suç sayan yasaların yürürlükten kaldırılmasından (Avrupa’nın tüm ülkelerinden çok daha önce), 2014’te İstanbul’da 100 binden fazla insanın katıldığı onur yürüyüşlerinin yasaklanmasına kadar, Türkiye’de LGBT iyi bir kronolojik geçmişine sahiptir.

Şu andaki kadar bağnaz ve muhafazakar hale gelmeden önce AKP aslında LGBT topluluğu ile flört etmişti. 2014 yılında İstanbul’da tanıştığım bir gay, Erdoğan’ın eşcinseller için iyi bir siyasetçi olduğunu söylemişti. Şimdi ne düşündüklerini merak ediyorum.

Erdoğan’ın LGBT toplumu hakkında her zaman bu kadar önyargılı olmadığına dair delil yok değil. 2016’da 80’li yıllarda cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren ve o zamandan beri Türkiye’de başarılı bir müzik kariyerine devam eden trans şarkıcı ve AKP destekçisi Bülent Ersoy ile akşam yemeği yerken resmedildi.

Her zaman ilgi çekici olan Türk Pop müziği de mevcut hükümetin ataerkil kültürünün kurbanı oldu ve şimdi Tarkan gibi pop yıldızları 20 yıl öncesine göre daha geleneksel olarak erkeksi bir imaj sunuyor…

AKP 2002’de iktidara geldiğinde Erdoğan, LGBT bireylerinin haklarını koruyacağına söz verdi. 1996’da İstanbul belediye başkanı iken, bir LGBT partisine de çelenk göndermişti.

Elbette, Erdoğan daha liberal bir kitleye hitap etmeyi umursamıyor çünkü kimseyi ılımlı bir muhafazakar olduğuna ikna etmek zorunda değil. Neredeyse 20 yıldır iktidarda ve belki de iktidar onu değiştirdi…  Ya da hoşgörüsü sadece Türkiye’nin daha laik, eski seçkinlerinden güç ve güven kazanmak için yapılan bir gösteriydi.

Tıpkı 2013 Gezi Parkı protestolarında olduğu gibi, bu hafta da hükümet muhaliflere karşı aşırı söylemlere daha fazla yer veriyor, onları terörist, sapık, yağmacı, yabancı ajan veya tabanını güçlendirmeye yarayacak benzetmelerle suçluyor.

AKP’nin Türkiye’deki LGBT topluma yaklaşımının tarihi, genel olarak siyasi ve ahlaki yörüngelerinin bir mikro kozmosu. Kürtler ve eşcinseller gibi geleneksel olarak marjinalleştirilmiş gruplara ilerleme olanağı sunan 90’lı yıllarda kapsayıcı bir imaj oluşturmak için çok çalıştılar. Ancak son on yılda Türkiye’nin eski laik elitlerinin iktidarı elinde tuttuğu geleneksel milliyetçiliğe ve otoriterliğe doğru çekildikleri için bu grupları otobüsün altına attılar.

Gerçek Erdoğan hangisi? Hoşgörülü ılımlı mı, yoksa bağnaz homofobik mi? Belki hiçbiri gerçek değil. Güç, kendisinden başka hiçbir şeye inanmayan ve gücü kovalayanlar, sonunda gücün elinde kalmasını sağlayacak olana inanır.

Fransız filozof Albert Camus, “The Rebel”da “Köle, adalet talep etmekle başlar ve taç giymekle bitirir” diyor. Türkiye bu yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iki yeni saray inşa ediyor, ancak ülke lideri ve partisi tarafından şeytanlaştırılan Türkiye’nin LGBT topluluğu için adalet nerede?

Exit mobile version