Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kılıçdaroğlu: ‘Erdoğan’ın en azından Ecevit’in gösterdiği cesareti göstermesini isterim’

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yıllık değerlendirme toplantısında gündemi değerlendirdi, Erdoğan ve Bahçeli’ye yönelik sert eleştirilerde bulundu. CHP lideri Erdoğan’a S-400’ler hakkında, “Ecevit’e de uçaklarımızı, çıkartma gemimizi kullanamazsınız dediler, kullandı. Erdoğan’ın, en azından Ecevit’in gösterdiği cesareti göstermesini isterim” çağrısında bulundu.

Kılıçdaroğlu, kendisine ve partisi CHP’ye yönelik sert eleştirilerde bulunan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin muhatap alınmaması yönünde “Arkadaşlarımı uyardım” dedi. Kılıçdaroğlu, “Bizim siyasi rakibimiz AKP’dir. Ancak AKP diye bir parti yok, bir kişi var ve herkesin ona uyma zorunluluğu var” diye konuştu.

Parlamenter sistem için diğer partilerin de çalıştığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Henüz bir araya gelip çatıştığımız veya ortak noktalarımız hakkında görüş alışverişinde bulunmadık. Bugün bir ortak metin çıkarabilirsek süreci daha hızlı tamamlamış olacağız. Bütün partilerin katıldığı normlarla kararları belirleyebilirsek parlamenter sisteme daha hızlı dönebiliriz” ifadelerini kullandı.

CHP içindeki taciz iddialarına ilişkin de konuşan CHP lideri şunları kaydetti:

“Partili biri taciz-tecavüz olaylarına karıştıysa hukuk neyi gerektiriyorsa onları yapıyoruz. Bunu bir parti üzerinden görmek doğru değil. Bu düşünce tarzı Türkiye’yi ayrıştırır. Tecavüzde bulunan kişinin A veya B partili olması neyi değiştirir suçlu suçludur. Olay çıkmıştır biz duymamazlıktan gelmişizdir o zaman eleştiriler haklıdır. Ancak hiçbir zaman bunu yapmadık.”

Kılıçdaroğlu, yıllık değerlendirme toplantısında Habertürk Yazarı Muharrem Sarıkaya’nın da arasında bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Erken seçimi Türkiye’nin giderek ağırlaşan faturayı ödememesi için istiyorum. Hükümetin tüm sorunları çözme kapasitesini kaybettiğini görüyoruz. Biz de bu fatura daha ağırlaşmadan topluma gidelim diyoruz. Önümüzdeki seçimler bir iktidar muhalefet seçimi olmasının ötesinde, Türkiye’nin tepeden tırnağa yapılanması gerekiyor. Parlamenter sistem gerekiyor. Gecikilen her gün Türkiye’nin önüne daha ağır bir fatura konuluyor.

AİHM’nin kararlarının Türkiye’de uygulanması gerektiğini Anayasa Mahkemesi söylüyor. Ben bu karara uymam dediğiniz zaman Avrupa’dan kendinizi tamamen tecrit etmiş oluyorsunuz. Demokrasi yükseltilebilir algısı tamamen yok edilir. Kararı uygulayacaklar ancak topluma “elimiz mahkum” diyecekler. Kararın uygulanmamasının faturası ağır olur, bunu herkes biliyor. Kararı uygulamazlarsa da şaşırmam, daha önce Anayasa kararlarını tanımadılar. Kendi Anayasanıza kurallar koyduysanız bu kurallara uymak zorundasınız. Türkiye tamamen içe dönük bir ülke haline gelir.

S-400’ü aldınız tamam ama Türkiye bölgesinde hava savunma sistemleri açısından en zayıf ülkedir. Madem S-400’leri aldınız o halde kurun. Erdoğan kurar mı; kurmaz. Ne diyorsa mutlaka aksi vardır, bunu yapacağım diyorsa yapmayacak, zamana yayacak. Bir süre sonra üstü örtülecektir. Kurar mı kurabilir bağımsız bir ülkeyiz. Ecevit’e de uçaklarımızı, çıkartma gemimizi kullanamazsınız dediler, kullandı. Erdoğan’ın, en azından Ecevit’in gösterdiği cesareti göstermesini isterim. Kullanmaz ise ikinci papaz vakası, verdiği sözü tutmayan en pahalı hurdalığa sahip ülke oluruz.

O politikaları uygulayan Erdoğan’dı. O politikaları uygulamadı diye Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alan yine Erdoğan’dı. Yeni göreve gelenler Erdoğan’ın söylediklerinin tam tersini yapıyorlar. Kimin istifa etmesi lazım? Tabii ki Erdoğan’ın. 128 milyar dolarlık bir kaybın faturasını kim ödeyecek? Erdoğan’ın ödemesi gerekmiyor mu? Erdoğan, iktidardan düşmenin maliyetini çok iyi biliyor. Şimdi uygulamaya çalıştıkları ekonomi politikalarının faturaları yine vatandaşa çıkacak. Erdoğan’ın ekonomiyle bir ilgisi, bir bilgisi yok. Ekonomiyle ilgili bir makale dahi okuduğunu düşünmüyorum. Asıl soru Erdoğan kime teslim oldu? Londra’daki bir avuç tefeciye teslim oldu. Erdoğan’ın yarın ne gibi bir politika izleyeceğini ben de merak ediyorum. Merkez Bankası söylediklerinin tam tersini uyguluyor.

Meral (Akşener) Hanım, Bahçeli’ye gerekli cevabı verdi. Bir dönem CHP’yi eleştirme görevi Bahçeli’ye verilmişti, Bahçeli’nin eleştirileri yetmeyince bir de Erdoğan eleştirmeye başladı. Elbette eleştirebilirsiniz, ancak bizim söylemediğimiz cümleler üzerinden bizi eleştirmeye başlaması düşündürücü.

Erdoğan’ın kendisine bilgi verenleri Saray’dan tutup atması lazım; ‘Sen bana nasıl yalan söyletirsin?’ diye sorması lazım. Eğer bilgi gelmeyip hayal dünyasından bu yorumları yapıyorsa gerçekten ciddi bir problem var. Türkiye’yi tüm mazlum ülkelerin örnek alacağı bir ülke haline getirmek istiyoruz. Türkiye demokratik yollardan adaleti, hukuku sağladı algısını tüm dünyaya yerleştirmek istiyoruz.

Arkadaşlarımdan Bahçeli’yi muhatap almamalarını istiyorum, bizim siyasi rakibimiz AKP’dir. Ancak AKP diye bir parti yok, bir kişi var ve herkesin ona uyma zorunluluğu var.

MİT TIR’ları davası, farklı düşünenlerden intikam alma davasıdır. O davayı hukuk davası olarak görmüyoruz. 24 ayrı internet sitesinde yer aldı, görüntüler yayınlandı, sonra yasaklandı. Daha sonra bir intikam süreci başladı. İşin içinde olan gazetecilerin bazıları beraat etti, bazıları müebbet hapis cezası aldı. Sonra hakimler değişti, kararlar da hakimlerle birlikte değişti. Üniversitelerin özgür olduğu bir süreçte bu dönemde yaşananlar hukuk kitaplarında örnek olarak yer alacaktır diye düşünüyorum.

Türkiye’nin en öncelikli sorunu hukuk sistemindeki çürümedir. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan yargıcı daha üst noktalara taşıyorsanız, bu talimat alan hâkimin nerelere kadar varabileceğini gösterir.

(Davutoğlu ve Erdoğan MİT TIR’larını Bayır- Bucak Türkmenlerine gönderdik diyorlardı). Herkes nereye gittiğini biliyor, biri ceza alacaksa onların da ceza alması gerekirdi ama bu bir devlet sırrı olarak lanse edildi.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hakkında tüm muhalefet partileri hukukçularla birlikte çalışıyor. Tüm sorunları aşabilecek bir şekilde çalışma yapıyoruz. Davutoğlu’nun çalışması çok başarılı bir çalışma, Akşener de yine aynı şekilde çalışıyor. Henüz bir araya gelip çatıştığımız veya ortak noktalarımız hakkında görüş alışverişinde bulunmadık. Bugün bir ortak metin çıkarabilirsek süreci daha hızlı tamamlamış olacağız. Bütün partilerin katıldığı normlarla kararları belirleyebilirsek parlamenter sisteme daha hızlı dönebiliriz.

Bir yıllık süreçte cumhurbaşkanın görevlerinin parlamentoya devredildiği bir sisteme geçebiliriz. Cumhurbaşkanı kim olacak, tüm liderler oturur bir karar verir. Cumhurbaşkanı adayının kendi yetkilerinin parlamentoya devredileceğini bilmesi ve bunu desteklemesi gerekiyor. Bütün bunlar konuşulduktan sonra oturur birlikte karar veririz. Cumhur İttifakı’nda demokrasi olmadığı için bunları düşünmelerine gerek kalmıyor. Ancak Millet İttifakı’nda demokrasi kültürü var.

“CHP’den dindar olması beklenemez” diyor, hangi öngörüye dayanarak söylüyor bilmiyorum. Ancak dindar olmak tüzel kişilerin olabileceği bir şey değildir. İnanç kişiseldir. Bir kişi neye inanıyorsa, ona inancına saygı göstermek sadece CHP’nin değil her insanın ortak görevi olmalıdır. Birisinin daha az dindar, diğerinin daha dindar olduğunu kim nereden bilebilir? Allah birine böyle bir yetki mi vermiş? İnsanın manevi dünyası siyasete malzeme yapılmamalıdır.

Erdoğan, ne yaparsa yapsın bir seçime gidecek. Bu yükü kaldıramazlar, kaldırılabilecek bir yük değil. Şimdi faizler arttı yarın bankalar da faizlerini artıracak gelir de yok, ne olacak? Erdoğan’ın üçüncü kez seçime girip girmeyeceğinin bir önemi yok. Erdoğan seçime girsin ve boyunun ölçüsünü alsın.

Bölgesinde hava savunma sistemi en zayıf ülke konumuna geldik. Tank üretimi durdu, hava savunma sistemi çöktü, F-35’leri alamadık. Erdoğan ve ailesi Türkiye’nin güçsüz olması için elinden gelen her şeyi yapıyor. Türkiye ekonomi açısından dışarıdan talimat alır durumda.

Erken seçimi çağrısını diğer partiler de yapıyor. Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sembolik bir makamda olacağı için çok önemli değil. Bugünden bir cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sadece yıpranmasına yol açar. Adaydan çok ilkelerden yola çıkmamız lazım.

Türkçe ezan, parlamentoda CHP’nin de oylarıyla bugün bilinen şekliyle okunma kararı alınmış. Ezan’ın Türkçe-Arapça okunmalı tartışmasını gereksiz buluyorum. Bugün evrensel hale geldi, okunduğunda herkes namaza davet olduğunu biliyor, anlıyor. Gündemi değiştirmek için yapılan tartışmalar…

Oylarımızın yüzde 15’lere de düşeceği gösterilecek. Kimlerin yaptırdığını biliyoruz. Önümüzdeki seçimler bir parti seçimi değil. Seçimler demokrasiyi isteyenlerle, totaliter rejimden yana olanların seçimidir. Olaya böyle bakmazsak asla uzlaşamayız. Değişik görüşlerde olan partiler olmamıza rağmen demokrasi noktasında uzlaşmamış Türkiye tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Kendi ülkemize demokrasiyi, demokratik yollardan getireceğiz. Belki de cumhuriyet tarihinde ilk kez hiçbir grubu, partiyi dışlamadan hiçbir vesayeti kabul etmeyerek Anayasamızı yapacağız.

Bu ülkeye demokrasi geldiği zaman hayatımda duyduğum en güzel başarı olacaktır. Bize oy verin diyoruz çünkü bizi dilediğiniz gibi eleştirme hakkını size vereceğiz diyoruz.

Cumhur İttifakını yapay bir ittifak olarak görüyorum. Erdoğan’ın her söylediğinin geçerli olduğu bir ittifaktır. Erdoğan iktidarına süreklilik sağlamak için kendisini Bahçeli’ye tabi görüyor. Bu doğru değildir ve Cumhur İttifakı’nın kalıcı olduğunu düşünmüyorum. Ya da kalarak daha sert kararlar alabilirler. Allah kimseyi Erdoğan’ın durumuna düşürmesin. Türkiye’nin en güçlü partisisiniz, ancak kendinizi bir kişiye bağımlı görüyorsunuz.

İktidar öngörülebilir değil haliyle bir erken seçim takvimim de yok. Erdoğan’ın erken seçim istemesi için kendi seçileceğini garanti olarak görmesi lazım. Bu nedenle süreyi uzatıyorlar acaba bu süreçte ekonomiyi düzeltebilirler mi diye, ancak hiçbir şeyi düzeltemezler.

En çok sıkıntıyı çekenler AKP’nin kemik kitlesi. Uyuşturucu Türkiye’de kol geziyor, fakir mahallelerinde oldukça yaygın. Anne-Baba çocuğunun uyuşturucu kullandığını kimsenin bilmemesini istiyor. Her okulun önünde satılıyor diyor. O aileler ne olacak? Yıllardır CHP gelirse yardımlarınız kesilir dediler. CHP’li belediye geldi halk gördü ki yardımlar kesilmedi…

Ben yaptım oldu mantığıyla ülkeyi yönetirseniz geldiğimiz nokta bu olur. Tüm yetkileri bir kişiye verirseniz o kişi tüm bu yükleri taşıyamaz. Çok zeki biri dahi olsa yine de taşıyamaz. Akdeniz’de gemimiz aranırken Erdoğan’a ulaşamadıkları için bir cevap veremiyorlar. Roma Büyükelçimiz bir saat daha bekleyin ricasında bulunuyor. Peki savaşta olsak ne olacaktı?

Partili biri taciz-tecavüz olaylarına karıştıysa hukuk neyi gerektiriyorsa onları yapıyoruz. Bunu bir parti üzerinden görmek doğru değil. Bu düşünce tarzı Türkiye’yi ayrıştırır. Tecavüzde bulunan kişinin A veya B partili olması neyi değiştirir suçlu suçludur. Olay çıkmıştır biz duymamazlıktan gelmişizdir o zaman eleştiriler haklıdır. Ancak hiçbir zaman bunu yapmadık. Konya’daki olayda da gerekli araştırmalar yapıldı, gidildi iddia sahibi olanlara soruldu. Şikayetçi olacaksa avukat ayarlanabileceği de belirtildi. Ama şikayetçi olmayacağını bildirdi. Aslı yok. AKP, gündem oluşturamıyor. AKP bugünün geldiği nokta “çamura yatmaktır.” Olay AKP’nin gündem yaratma potansiyelini kapatmasından dolayı kaynaklanan bir olaydır.

Pandemi sürecini iyi yönetemediler. Belediyelerimize engel olmasalardı daha rahat bir tabloyla karşı karşıya olabilirdik. 5 maskeyi dağıtmaktan aciz bir hükümet pandemi sürecini iyi yönetebilir mi? Erdoğan hemen Ekonomik Sosyal Konseyi toplamalıydı ve herkese ne gibi sorunlar yaşadığını ve beklentilerini sormalıydı. Hangi aşı gelirse gelsin, doktor aşı olacaksın derse olacağız. Bütün vatandaşlarımızın da olmasını isteriz.

Parlamento da görüşülen yasa çıkarılmazsa Türkiye OECD tarafından gri listeye alınacak. Orada görüşülen 12’nci maddeyi de getirmelerini istiyoruz. Siyasilerin mal varlıklarını araştırmaya yönelik. Bu konuda kararlar var, suç teşkil etse dahi vergilendirilebilir diye. Kurumlar vergisinde 30/7 maddesinde 2006 yılında vergi cennetindeki paralar Türkiye’ye gelirse yüzde 30 oranında vergilenir diye karar vardı. Bu kararın uygulanması için Cumhurbaşkanlığınca kararnamenin yayınlanması gerek ancak 15 yıldır yayınlanmıyor. Vergi cennetlerinde yer alan paralar ne kadar kirli işler varsa oradan kazanılan paralardır. Vergi cennetlerinden para getirmenin yolu da af kanunudur. ‘Para nereden kirli veya temiz sana asla soru sormayacağım, kimliğini sormayacağım, senden vergi de almayacağım’ diyor. Esnaftan, kefenden her şeyden vergi alacaksın, uyuşturucu parasını aklıyorsun, satıcının saygınlığını yükselteceksin bir de vergi almayacaksın.

İlk kez diktatör sözcüğünü 2012 yılında Aydın’da yaptığımız bir mitingde kullanmıştım. Şimdi yerli ve milli muhalefeti de biz yaratacağız diyorlar. İş oraya kadar geldi. Türkiye şu an bir dikta yönetimi altındadır bunu hep birlikte görüyoruz. Görevini hakkıyla yapan çok sayıda hâkim var. Bizim hiçbir yetkimiz olmadığı halde hakimlere talimat vermekle suçlanıyoruz.”

Exit mobile version