Yunanistan’ın sınırda göçmen geri çevirme ve Türk sularına geri itme gibi yasadışı uygulamalarının AB’nin bilgisi dahilinde olduğu ve Brüksel’in buna göz yumduğuna ilişkin kanıtlar giderek artıyor.
New York Times’ın elde ettiği belgeler ve yetkililerle yaptığı röportajlara dayanan bir habere göre, AB sınır güvenlik birimi Frontex, en az bir olayda bu yasadışı uygulamaya bizzat katıldı ve yardımcı oldu.
Buna göre Frontex çalışanları bir Yunan gemisinin Ege Denizi ortasında göçmen dolu bir botu Türk kara sularına doğru gitmeye zorladığına tanıklık etti, ancak ekipte bulunanlara bu durumu üstlerine rapor etmemeleri söylendi.
Bu olay şu an Frontex içerisinde soruşturulması devam eden bir vaka ve izole bir olay olup olmadığı araştırılıyor.
Gazeteye konuşan göç uzmanı Gerald Knaus, “AB sınırlarında hukukun üstünlüğünün bilinçli şekilde erozyona uğradığını görüyoruz. Bu çok endişe verici bir durum çünkü kıtanın üzerinde kurulduğu geleneği, değerleri ve uluslararası sözleşmelere olan bağlılığı yıpratır” diyor.
Times’ın elde ettiği bazı belgelerdeki kısaltmalar, kodlar, zaman damgaları ve koordinatlarla dolu Sahil Güvenlik jargonunda, Frontex mürettebatının gemilerde veya uçaklarda gözlemci statüsünde olduğu, Yunan ve Türk suları arasında aralıksız olarak göçmen Ping-Pongu oynandığı anlatıyor.
Frontex çalışanları: İddialar doğru
Frontex operasyonları hakkında doğrudan bilgisi olan ancak isimleri belirtilmeyen dört kişi, ajans yetkililerinin çalışanları ‘göçmenleri geri itme’ uygulaması hakkında bildirimde bulunmaktan caydırdığını ve bazı durumlarda, ihlallere ilişkin ilk uyarıların “ciddi olay raporları” olarak sunulmasını -Yunan yetkililerle de görüştükten sonra- durdurduklarını söylüyor.
İddialara ilişkin konuşan Frontex Sözcüsü Chris Borowski, ajansın bu tür raporları ciddiye aldığını ve gerekli tüm incelemelerin ve iç soruşturmaların yapıldığını kaydediyor.
Times’da yer verilen ve 30 Ekim tarihinde yaşanmış olan örnek bir olaya göre İsveç Sahil Güvenlik biriminden oluşan bir Frontex mürettebatı Yunan güvenlik güçlerinin Sakız adasına yaklaşmakta olan göçmen botunu Türk sularına geri ittiğine tanıklık etti. Ancak Frontex’teki üstleri olan kişi İsveçli ekibe bunu rapor etmeme tavsiyesinde bulundu.
Konuya ilişkin İsveç hükümetinden henüz bir açıklama yapılmadı.
Alman görevliler de tanık oldu
Belgelere göre benzer şekilde Alman Sahil Güvenliği’nden oluşan bir Frontex mürettebatı da yine Yunan güçlerinin 10 Ağustos tarihinde göçmenlerin Sisam adasına ayak basmasını engelleyerek onları açık denize doğru sürdü.
Bunun için yüksek dalgalarda kolaylıkla su alabilen botların çok yakınından süratle geçilerek dalgalar oluşturuluyor ve bu yöntemle önleri kesiliyor.
Yunan yetkililer bu konudaki tüm iddiaları reddetse de bu tür uygulamalara ilişkin haberler, raporlar ve iddialar her yıl artarak çoğalıyor.
Yaşanan durum birliğin kendi değerlerini önemsemesi ve öncelik olarak görmesi konusunda adeta bir test haline geldi.
İçeride idealist olup dış dünyaya karşı realist politikalar izlemenin yaratmakta olduğu çelişki ve gerilimler sadece üçüncü taraflar değil birlik mekanizmaları ile üye ülkeler arasında da sıkıntılara yol açan bir durum.
AB ordusunun temelleri mi atılıyor?
Brüksel’e bağlı çalışan sınır güvenlik güçleri ile ulusal güvenlik güçleri arasında yaşanacak anlaşmazlıklar da kaçınılmaz. Frontex 500 milyon dolarlık bütçesi ile AB’nin en sağlam şekilde fonladığı ajanslardan biri.
Yakında bu ajans çatısı altında AB tarihinde bir ilk de gerçekleşecek ve tüm Frontex çalışanları tek üniforma ile hizmet vermeye başlayacak. Bu bir noktada AB’nin ilk resmi, üniformalı ortak güvenlik kuvveti olacak.
AB’nin sınırlarını korumak ve göçmen kurtarma operasyonlarında destek vermek için hareket eden Frontex’in zamanla sürekli daha fazla kapasiteye ve kabiliyete kavuşması söz konusu olabilir.
Bir noktadan sonra hava unsurlarının da eklenmesi ile uzun yıllardır önemli bir kesim tarafından arzulanan AB ordusuna dönüştürülmesi gerçek olabilir.
2004’te hayata geçirilen Frontex 2015’te gelen yoğun göç dalgası karşısında Avrupa’da yükselişe geçen aşırı sağı dizginlemek adına genişletilmiş ve güçlendirilmişti.
Ne var ki, Frontex ulusal güvenlik güçlerinin yaptıkları ihlallere müdahale etme konusunda yetkili değil. Bunun yanı sıra bu ihlaller gerçekleştiğinde ne yapmaları gerektiğini netleştirilmiş değil. Yani bu konu gri bir alan.
Frontex ne yapabilir?
Bu noktada yapılabilecek tek şey gelişmeleri rapor etmek. Ancak bu tür yasadışı uygulamaların rapor edilmemesi telkin ediliyor veya verilen raporlar sümenaltı ediliyorsa bu yaşanan ihlallerde AB’nin birlik olarak Yunanistan kadar sorumlu olduğunu gösterir.
2020 başlarında yine Times’da yer alan bir analizde Yunan hükümetin gizli şekilde bin kadar göçmeni yasal olmayan yollarla sınır dışı ettiğini aktarmıştı. Genellikle bu uygulama göçmenlerin botunu sahil güvenlik gemisine bağlayıp Yunan karasuları sınırına kadar götürüp orada terk etme şeklinde gerçekleşiyor. Bu tür bir durum uluslar arası hukuka tamamen aykırı.
Raporlar ve iddialar son yıllarda arttı
Yunan sahil güvenliği geçtiğimiz yıllar içerisinde on binlerce göçmeni kurtardı ancak göç dalgasının şiddeti yükseldikçe ve maliyeti arttıkça bu tür olumsuz olaylara ilişkin raporlar da gelmeye başladı.
AB ve Yunanistan’ın Türkiye’nin göçmenleri bir koz olarak kullandığını düşünüyor.
Ankara’nın bir defasında açık şekilde göçmenlere Yunan sınırını işaret etmesi ve ‘engel çıkarılmayacağının’ belirtilmesi sonrası büyük bir göç dalgası yaşanmış olması da meselenin bu olduğu konusunda Brüksel’i ikna etmiş durumda.