Fransa ve Türkiye’nin görüş ayrılığına düştüğü Doğu Akdeniz ve Libya meselelerinin ardından gözler, şimdi de askeri darbe sonrası siyasi belirsizlik sürecine giren Mali’ye çevrildi. Fransa, eski sömürgesi Mali’ye büyük bir stratejik önem veriyor. Uluslararası çatışma alanlarında Fransa’yla ters düşen Türkiye de, Kuzey ve Orta Afrika’da çok geniş kapsamlı diplomatik faaliyet yürütüyor. Ekonomik ve politik krizle mücadele eden Mali’de ise darbe sonrası sivil hükümet kurma sancıları sürüyor.
Mali’de, 2012 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Amadou Toumani Toure’nin devrilmesinde de önemli rol oynayan Kati Garnizonu subayları, Cumhurbaşkanıİbrahim Bounbacer Keita’yı da devirdi. Bir süredir krizden krize sürüklenen ülkede, en son Mart ve Nisan’daki çekişmeli seçimler, bardağı taşıran son damla oldu. Ülke, son zamanlarda protestocuların sürekli kınadıkları yolsuzluk ve adam kayırmanın yaygın olduğu ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Üstelik bütün bunlardan sorumlu tuttukları Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacer Keita’nın oğlu Karim Keita’nın 2023’teki başkanlık seçimlerinde babasının yerine aday olacağı söylentileri Keita’nın sonunu hızlandırdı.
VOA Türkçe’ye konuşan Fransa Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü IRIS Afrika programı yöneticisi Dr. Caroline Roussy, Mali’deki durumu, “Ülkede kriz Keita öncesi başladı. En temel sosyal hizmetler bile verilmiyor. Çocuklar iki yıldır okula gitmiyor, işsizlik çok ciddi, güvenlik sorunu var, radikal İslamcılar, silahlı gruplar, topluluklar arası çatışmalar… Seçimden çok daha fazla demokratik adım gerekli. Seçim süreci demokratik bir hedef olmaktan çok uzak. Bir yol haritasıyla planlanan yapısal ve kurumsal değişiklikler gerekiyor” sözleriyle anlatıyor.
Fransa, geniş altın ve uranyum yataklarıyla içiçe geçen tarihi ve ekonomik ilişkilerinin yansıra, 2012’deki terör saldırılarından bu yana Mali’de sürdürdüğü Barkhane askeri operasyonu nedeniyle de Mali’de olanları çok yakından — hatta içeriden izliyor.
Kuzey ve Orta Afrika, Türkiye için de büyük önem taşıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu hafta Mali, Senegal ve Gine Bissau’yu kapsayan bir Orta Afrika turuna çıktı. Bakan, dün, Mali’de, BM görev gücü MINUSMA, darbeci albayların kurduğu Halkın Geleceği için Ulusal Konsey (CNSP), Afrika Birliği ve Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (CEDEAO) temsilcileri ile biraraya geldi. Çavuşoğlu burada yerel basına yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Mali halkına desteklerini sundu ve “Mali’nin terörle mücadelesine çok destek verdik. Ülkenin içinden geçtiği şu günlerde özellikle Mali halkıyla dayanışmamızı göstermek, bundan sonra, geçiş sürecinde ve sonrasında Mali’ye nasıl destek verebiliriz, bunları konuşmak için geldik. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kardeş Mali halkının yanında olacaktır” dedi.
Fransa’nın askeri operasyonu
Paris yönetimi, mevcut siyasi boşluğun, terörist gruplar ya da Rusya gibi diğer devletler tarafından doldurmamasından endişe ettiği için bir an önce yeni hükümetin kurulmasını istiyor.
Fransız Le Figaro Gazetesi, Mali analizinde, askeri darbenin Fransa’nın bölgedeki operasyonunu da tehlikeye attığını yazdı. Geçtiğimiz hafta Mali’nin kuzeyindeki Tessalit bölgesinde yaşamını yitiren 2 asker ile Mali’de, operasyonun başladığı 2013’ten yaşamını yitiren asker sayısı 45’e yükseldi.
Halen Barkhane Operasyonu çerçevesinde, 5 bin 100 Fransız askeri Mali ordusuna destek olmak ve cihatçı grupları kontrol altına almak amacıyla Mali’de görev yapıyor. Üstelik, Mali’deki darbe, ülkedeki terör saldırılarını durdurmak için yeterli olmadı. Geçtiğimiz hafta 10 Malili asker Guire bölgesinde pusuya düşürülerek öldürüldü.
Fransız Savunma Bakanlığı muhataplarıyla görüştükten sonra “operasyona devam ediyoruz” kararını açıkladı. Darbeci generaller de, uluslararası askeri anlaşmalara uymaya devam edeceklerini; BM’nin Minusma ve Fransa’nın Barkhane operasyonlarının süreceğini söyledi.
Le Figaro, “Fransa’nın bu darbeyi beklemediğini üstelik, Paris’in parmağı olduğu yolundaki dedikoduların çıkmaması için dikkatli olduğunu” yazdı.
Caroline Roussy de, Fransa’nın darbeyi beklemediğini belirterek, “Fransa, darbeye hazırlıksız yakalandı bana kalırsa. Zira Barkhane operasyonu çerçevesinde görev yapan 5 bin 100 askerinin yaşamını tehlikeye atacak bir belirsizliğe ‘Evet’ demez. Fransa bu darbe karşısında yarı şaşkındı. Fransa-Mali ilişkilerinde şimdilik bir sorun yok. Cunta, Minusma ve Barkhane ile devam edeceğini açıkladı. Şimdilik operasyon bundan etkilenmiş görünmüyor. Fransa karşıtı bir duygu olduğu doğru. Bir kaç yıldır bu hissediliyor. Ama Fransa’nın istikrara katkı sağladığını söyleyenler de var. Bu nedenle Fransa, diplomasi kartını oynuyor. Darbeyi kınadı. Ama reel politika uygulamaya da devam ediyor” dedi.
“Darbe Mali için gerekli bir kötülük”
Batı Afrika Ülkeleri Ekonomi Topluluğu, Mali’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması için darbeci generallerden, 15 Eylül’den önce, bir yıl süreyle ülkeyi geçiş dönemine hazırlayacak hükümeti kuracak bir isim belirlemelerini istedi. Mali’de 2012 darbesini yapan Kati karargahı subayları, toplumun önemli bir bölümü tarafından destekleniyor. Uluslararası toplum da olanları sessizce izliyor.
Uzmanlar, Mali’ye daha yakından bakılması gerektiğini savunuyor ve Mali’deki son olayları doğrudan bir darbeyle karıştırmamak gerektiğini savunuyor. Le Point dergisine konuşan Gineli yazar Tierno Monenembo, “Mali’de askerlerin hırsı ve fantazileri değil, nesnel nedenler albayları kışlalarından çıkardı. Genele yayılan bir güvensizlik, etnik çatışmalar, önlenemez hale gelen cihatçı terör, sefalet, yoksulluk, yolsuzluk, kısaca dizlerinin üzerine çöken bir Mali var” diye konuştu.
5 Haziran hareketi
Şimdi darbe geride kaldı, Mali’deki güçler, hızla sivil geçiş hükümetini şekillendirmek için çalışmalara başladı. Caroline Roussy, “Mali’de sular hala durulmadı. Gelişmeleri günü gününe takip ediyoruz. Cumhurbaşkanı Keita’nın gitmesi, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomi Topluluğu’nun gözünde olumlu bir mesaj. O nedenle darbeye karşı sesler kısa sürede dindi. Ciddi bir bekleyiş var” dedi.
Darbenin sosyal ortamını hazırladığını savunan ancak geçiş komitesi toplantılarına resmen davet edilmeyen M5 Hareketi, tartışmaların merkezinde olmak istediğini açıkça vurguluyor. Adını 5 Haziran’da başlayan ve aylarca süren protestolardan alan M5 Hareketi, gösteriler boyunca Keita’nın ayrılmasını talep etti. Ordu içindeki popüler subayların da sokağa inmesi bu hareketi halk içinde güçlendirdi. M5 liderlerinden eski Başbakan Modibo Sidibe, ordunun bu protestolardan çok geniş çapta yararlandığını, bu hareket olmadan IBK’yı gönderemeyeceğini dile getirerek geçiş hükümetinin merkezinde bu hareketin olması gerektiğinin altını çizdi.
Geçtiğimiz hafta sonu Bamako Uluslararası Konferans Salonu’nda başlayan görüşmeler, Mali’nin içinde bulunduğu büyük zorlukları gözler önüne serdi. Halkın Geleceği için Ulusal Konsey (CNSP) tarafından çağrılan “tüm taraflar” arasındaki geniş çaplı danışma toplantısı, geçiş hükümetinin temellerini atacaktı. Sonuç ortaya koymaktan son derece uzak olan toplantı, 10 Eylül Perşembe gününe ertelendi. Çeşitli unsurlar, siyasi partiler, dernekler ve darbe öncesi protesto gösterilerini gerçekleştiren M5 Hareketi üyeleri, “anlaşın” diyen askerlerin önünde uzlaşmazlıklarını sergiledi.
Geçiş hükümeti tartışmaları
Devrik lider Keita’nın tedavi görmek için geçtiğimiz hafta Mali’yi terkederek Abu Dabi’ye gitmesinin ardından, M5 hareketi de, gelecek için geniş kapsamlı bir yol haritası oluşturdu. Planda, sivil bir cumhurbaşkanı, yine sivil bir isim tarafından yönetilecek bir hükümetle bir tür Kurucu Meclis oluşturulması hedefleniyordu. Plana göre bu hükümet 18 ay ya da en fazla 2 yıl boyunca görev yapacaktı. Cunta temsilcileri ise, 3 yıllık bir geçiş hükümeti önerdi ve M5 hareketinin önerisi hakkında yorum yapmamayı tercih etti. Cedeao ise bu sürenin 1 yıl ile sınırlı kalmasını istiyor.
M5 hareketindeki bölünmeler
Cuntacılar, M5 Hareketi içindeki bölünmeleri dikkatle izliyor. Hareket aslında, her zaman birbiriyle barışık olmayan ve farklı çizgilerdeki politikacıların İbrahim Boubacer Keita’yı devirmek arzusuyla birleştiği, içinde dindar veya sivil toplum üyelerinin bulunduğu karmaşık bir koalisyon. İbrahim Boubacer Keita’nın gitmesinin ardından doğal olarak görüş ayrılıkları ve gerginlikler ortaya çıkmaya başladı.
Pazartesi günü Batı Afrika Ülkeleri Ekonomi Topluluğu, sınırların kısmen kapatılması gibi yaptırımları sürdürerek, darbeci generallerin örgütü Halkın Kurtuluşu Ulusal Komitesi’ yeniden “8 gün içinde yönetimi sivillere devretmeye” davet etti. Ancak Batı Afrika Ülkeleri Ekonomi Topluluğu, uzun süre Keita’yı desteklediği için Mali’de de popülaritesini yitiren bir örgüt.
Bu ortamda geçmişte birlikte hareket eden, M5 hareketinin önemli isimlerinden, son derece popüler bir imam olan Mahmoud Dicko, “darbecilere teşekkür etti” ancak “sınırsız yetkiye de sahip olmadıklarını” hatırlattı.
M5 içindeki gençlerin temsilcilerinden Clement Dembele de, hareketin temsilcilerin farklı çizgilerde olduğunu belirterek, “Ancak bir ortak yanımız var. Tüm hükümetlerde görev alan ve hareket içinde yeniden iktidara gelmek isteyen politikacıları kınamakta tereddüt etmiyoruz. Eskilerle yeniyi yapamayız. Bu kesin” diyerek, Keita hükümetinde rol alan isimleri de merkeze koymak istemediklerinin işaretini verdi.
Geçtiğimiz Salı günü, toplantılarda dile getirilen önerileri incelemekle görevlendirilen Uzmanlar Komitesi, çalışmalarını tamamlayarak, önerileri cunta yönetimine iletti. Şimdi taraflar bu öneriler üzerinde 11-12 Eylül tarihlerinde biraraya gelerek, geçiş hükümetini oluşturmaya çalışacak. En önemli tartışma konusu ise, geçiş hükümetinin süresi ve hükümet içindeki asker/sivil dengesi. Bu toplantı için siyasi partiler, basın, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ile bölgesel temsilciler davet edildi. Toplantılara, bu aşamaya kadar tarafsız kalan Albay Assimi Goita da katılacak.
Akademisyen Ely Brema Dicko, Le Figaro’ya, “kişisel tartışmalardan endişe duyduğunu, cuntanın bu bölünmelerden yararlanabileceğini” dile getirdi. Dicko, “Sanırım askerlerin bir planı var ve ülkenin başına bir subayı yerleştirmeye kararlı olduklarını düşünüyorum” diyerek, 27 Ağustos’ta Geçiş Komitesi başkanlığına getirilen Albay Assimi Goita’yı işaret etti.
Yine Le Figaro’ya konuşan siyasal bilgiler öğretim üyesi Isaline Bergamaschi de, “Mali’deki kriz aynı zamanda onlarca yıllık uluslararası müdahalenin başarısızlığının bir işaretidir” diyor ve 18 Ağustos darbesinin, uluslararası toplumu Mali’ye müdahale yöntemleri konusunda düşündürmesi gerektiğini savunuyor.