Üniversiteden yeni mezun oldum. Artık Doğuş Üniversitesi ile bir bağım kalmadı. Zaten o günleri hatırlamak dahi istemiyorum. Üniversitenin son yılıydı. Ticaret Hukuku dersimizin asistanı erkek akademisyen bir gün “Kahve içelim” dedi. Bir akşam Kadıköy’de buluştuk. Önce kahve içtik, sonra rakı. O gece ilişkimiz başladı. İlişkinin ilk günlerinde çok sıcak ve samimiydi. Hep tedirgindim. Çünkü, ilişkiyi kimsenin bilmesini istemiyordu. Ben de “O akademisyen, ben de onun öğrencisiyim” diye düşünüp onu haklı buluyordum.
İlişkimiz her ilişki gibiydi. Kimi zaman kavga ediyorduk ayrılıyorduk sonra barışıyorduk. O günlerde öğrenciler arasında benimle de ilişkisi olduğu konuşuluyormuş. Bu durum üzerine tartışmalar başladı ve yine ayrıldık, yine barıştık. Bu sırada ben hamile kaldım. İlk önce “Çocuğu doğurmazsın, hayatımız biter” dedi. Ben de kararsızdım ne yapacağımı bilemiyordum. Yaşım gereği bu hamilelik benim çocuk sahibi olmam için son şansımdı. Doğurmaya karar verdim. Buna karşı çıktı. Yeniden tartışmalar başladı.
Şişli’de bir kadın doğum uzmanından muayene randevusu aldım. O da geldi. Kadının yanında sürekli “Çocuğu aldıracağız” diye konuştu. Kadın da bize “Kararınızı verip beni arayın” dedi . O görüşmeden çıktıktan sonra yol boyunca kavga ettik….
Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden yeni mezun stajyer kadın bir avukat psikololjik destek almasına neden olan sistemaik psikolojik şiddeti özetliyor. Daha detaylı halini üniversite yönetimi de biliyor.
Bizim merak ettiğimiz de şu: Bu öğretim üyesi hakkında bir disiplin araştırması, soruşturması yapılacak mı?
Üniversiteler açılıyor. Öğrenciler kıpır kıpır. Nasıl bir akademi ile karşılaşacaklar? Nelere tanık olacaklar? Kadın ve LGBTİ+ öğrencilerin sorunları ne kadar gündem olabilecek?
Üniversiteleri sadece bunlarla anmak, sorunları da bunlarla sınırlı tutabilmek bir ölçüde ne iyi olurdu aslında ama maalesef üniversitelerin bir de cinsiyetçilik ve taciz gibi “Pandora’nın kutusu”ndaki sorunları var.
Akedemideki erkeklik hallerine dair sayısız haberler yapıldı, yapılıyor. Akademideki cinsiyetçilik sona ermedikçe de haberler sürecek…
Güzel şeyler de oluyor
Geçen hafta sosyal medyada, “Boğaziçi Üniversitesi’nden kadınlar, bir erkek hocanın statüsünü kullanarak sistematik şekilde çok sayıda öğrencisiyle birlikte olduğunu, birden fazla öğrenciyi taciz ettiğini fark etti. Yönetime bildirilen hocanın sözleşmesi feshedildi. Kadın dayanışmasıyla, #güzelşeylerdeoluyor” paylaşımını görünce artık az önce sözlerina tanık olduğunuz kadın öğrencinin de duyulması gerektiğini düşündüm. Çünkü, her üniversite yönetimi Boğaziçi Üniversitesi gibi karar vermiyor. Aksine birçok öğrencinin bizzat sözlü olarak ifade ettiği, “sistematik psikolojik tacizi, aynı anda birçok öğrenci ile ilişki yaşama gibi etik dışı” durumları görmezden gelebiliyor.
Sözlerini duyduğunuz stajyer kadın avukatın mezun olduğu erkeklik suçlarına konu olan Doğuş Üniversitesi gibi. Üniversitenin Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olan S.Ö.M.’nin üniversitede aynı anda birçok öğrencisi ile ilişkisi olduğu iddia ediliyor. Asıl iddia ise erkek öğretim üyesinin bir kadın öğrencisini hamile bırakması ve sonrasında sistematik olarak uyguladığı psikolojik tacizle kürtaja zorlaması.
“Kendime gelemedim”
Öğrenci “bir kez daha mağdur olurum” yönündeki haklı endişesiyle konuyu yargıya taşımadı.
Peki sonra ne oldu? Yİne kadın öğrenciden dinleyelim:
Sürekli olarak psikolojik şiddet uyguladı bana. “Çocuğu doğurmam halinde hayatının ne kadar kötü olacağını” anlattı.
Ben ayrılmak istediğimi, bunun kararını benim vereceğimi söyleyince de “Tamam beraber olalım, sen ne istersen o olacak” dedi ve ayrılmadı benden.
Bunun üzerine ilişkimiz de devam etti. Hatta bana çok iyi davranmaya başladı birden. Çocuk konusunda ikna olmuş gibiydi. Ama birkaç gün sonra tekrar bu çocuğun doğamayacağını, hayatını mahvettiğimi söyleyip psikolojik şiddet uygulamaya başladı. Ben de doğuracağımı söyleyince “Tamam gidelim o zaman doktora bebeğin sağlıklı olup olmadığına bakalım” dedi ve Şişli’deki doktordan randevu aldı. Ben muayeneye gidiyoruz denilerek hastaneye götürüldüm.
Hastane odasında kavga etmeye başladık. Hemşireler bile ona “Daha fazla baskı yaparsanız güvenliği çağırırız” dediler. Bu duruma önce şaşıran doktor “Tamam bir bakalım durumunuza” dedi, sonra ben muayene masasından kalkmaya çalışınca elini üzerime koyarak “Bu adamdan çocuk yapılmaz, alalım” dedi. Uyandığımda bebeğim alınmıştı ve kendisinin dediklerine göre de doktor “Ben onu içeride ikna ettim” diyerek fazla para istemişti.
Bu olay sonrası uzun zaman kendime gelemedim. Devam eden zamanda bir arkadaşımdan S.Ö.M’nin beş yıldır başka bir kadınla nişanlı olduğunu öğrendim.
Bu nişanlılık durumunu kendisine sorduğumda önce kabul etmedi, sonra senle başladığımızda bitmişti, zaten hiç görüşmüyorduk, 3 ayda bir anca görüşüyorduk gibi cümleler kurdu.
Olan biteni üniversitenin rektörlüğüne anlattım. O dönem rektör sekreteri M., “Ne yapayım sen de hocanla birlikte olmasaydın” dedi.
Ben de bu birlikteliklerinden bazılarının okulda “hocanın odasında” olduğunu söyledim. Kamera kayıtlarında gecenin bir saati okuldaki odasına girdiğimizin görüldüğünü belirttim. O da “Bu kadar şikâyetçiysen yazılı başvur yap” dedi. Ben bu tavırlarından dolayı yazılı başvuru yapsam bile bir şey değişmeyeceğini anladım, sustum.
Daha sonra öğrendiğime göre okul yönetimi adamın odasının kayıtlarını incelemiş ve odasına giren başka kadın öğrencileri de tespit etmiş durumda.
Aylar geçti üzerinden. Sürekli psikolojik destek alıyorum. O ise hayatına devam ediyor. Farklı farklı öğrencilerle aynı anda birliktelikleri olduğunu duyuyorum.
Üniversite yönetimi S.Ö.M.’ye uyarı bile cezası vermemiş hatta araştırma görevliliğinden Dr. Öğretim Görevliliği kadrosunu aldığı gibi okulun tanıtım filminde oynamış. Ben ne diyebilirim ki artık. Umarım başka öğrencilerin de canı yanmaz…
Yazının fotoğrafı
ABD’nin ilk kadın hâkimi ve Yüksek Mahkeme Yargıcı Ruth Bader Ginsburg 87 yaşında hayatını kaybetti. Feminist ikon, tam bir eşitlik savaşçısıydı. Sadece kadın hakları için değil azınlıklara yönelik ayrımcılıklarla da mücadele ediyordu.
Onun hayatını anlatan gerçekten muhteşem bir film “Eşitlik Savaşçısı”ndan bu kez yazının görseli. Yüksek Mahkeme’deki cenaze töreninden sevenlerinin ona seslendiği gibi ben de uzak bir ülkede de olsam öyle sesleniyorum ona: “Teşekkürler RBG!”