Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Saray, yasak getirdiği sosyal medyada tanıtım için bu yıl 47 milyon lira bütçe ayırdı

Polisin kimlik tartışması sonrası gözaltına aldığı Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, “Çok eskiden askeri vesayetten şikâyet edenlerin sivil bir vesayet kurmaya çalıştıklarını gördük. Polis ordusu, bekçi ordusu kurdular. Hukuk devleti, Türkiye sınırlarını çoktan terk etti” dedi.

Dönmez, “Türkiye’de doğru bilinen yanlışlardan biri de ‘polistir her şeyi yapar’ anlayışıdır. Kanunda metin var. Derdim polisin orada doğru bir şekilde davranmasını sağlamaktı” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet’i konuşan Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, anayasa ve uluslararası sözleşmelerin yok  sayılarak polisin yetkilerinin genişletildiğine, bununla da yetinilmeyerek polis ordusu, bekçi ordusu kurulduğuna dikkat çekti.

29 Temmuz günü ailesiyle bir mekânda çay içerken polisle kimlik kontrolü sırasında yaşanan tartışmanın ardından gözaltına alınan Hatay Barosu Başkanı Dönmez, şunları söyledi:

– Polis sizden kimlik isterken baro başkanı olduğunuzu söylemediniz. Bunun bir nedeni var mı?

“Bunu yaparken hesap kitapla yapmadım. Ama bu benim ilk defa yaptığım bir şey değil. Baro başkanı kimliğim olmadan önce de böyle şeylerle karşılaştığımda benzer davranışlarım hep oldu. Ben hiçbir zaman baro başkanı kimliğimi kullanmadım. Kanunda yazılı bir metin var. Uygulayıcıların bu sınırlara uymaları lazım. Derdim, polisin orada doğru bir şekilde davranmasını sağlamaktı.

– Sizi destekleyenler olduğu kadar eleştirenler de oldu…

Benim hesaplarım üzerinden iki gündür hakaretler, küfürler ediliyor. Bu insanlarla diyaloğa geçtim. İnsanlar sonra bana karşı mahcup oldu. Onların yüzüne ayna tuttum. Çok utandılar. Türkiye’de doğru bilinen yanlışlardan biri de “polistir her şeyi yapar” anlayışıdır. Polis egemenliği oluşturmaz, egemenliği millet oluşturur. İnsanların yüzüne ayna tutmalıyız.

GERİYE DÖNÜŞ VAR

– Polis ve bekçilere fazla mı yetki veriliyor?

Evet, çok fazla yetki var. Anayasa çok açık. Temel hak ve hürriyetler noktasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çok açık. Bir yetki kullanılırken özellikle ifade özgürlüğü gibi, insan hakları temel hak ve hürriyetler gibi alanlarda yorumlamanın özgürlük, güvenlik ekseninde özgürlükler lehine yapılması gerektiğini belirten anayasanın 90. maddesi çok açık. Eğer kanunlar ve uluslararası sözleşmeler çatışırsa uluslararası sözleşmelere üstünlük tanınıyor. Bu sistem, bizde giderek polisin yetkilerinin genişletilmesine doğru bir eksen kayması yaşadı. Bekçi yasası, son sosyal medya yasası bunun eseridir. Polis vazife yasasındaki makul şüphe makul sebebe dönüştü. Bunları topladığımızda geriye doğru bir dönüş var.

BEKÇİ ORDUSU KURDULAR

– Polis devleti miyiz, hukuk devleti mi?

Dertlerinin bir hukuk devleti olmadığını gördük. Çok eskiden askeri vesayetten şikâyet edenlerin sivil bir vesayet kurmaya çalıştıklarını gördük. Şimdi de polis ordusu, bekçi ordusu kurmaları ülkenin polis devleti mi yoksa hukuk devleti mi olduğunu gösteriyor. Şu anki koşullarda ismi hukuk devleti olsa bile özgürlüklerimizi kullanmak üzere meydana çıkan her sesin bastırıldığı bir sistemde hukuk devletinin hiç istenmediğini görüyoruz. Kimi mahkeme kararlarını da görüyoruz, hukuk devleti yok sayılıyor. Hukuk devleti, Türkiye sınırlarını çoktan terk etti.

ÇOKLU BARO SUSTURMA OPERASYONU

– Çoklu baro sistemine geçilmesi bu durumun bir parçası mıdır?

Anlatmaya çalıştığım baskı sürecinin bir devamıdır. Yurttaşlar ne zaman ses çıkarsa barolar da onlara haklarını hatırlatsa hukuk üstünlüğü ciddi anlamda zarar görüyor. Ülkeyi yöneten iktidarın en üst perdelerinden barolara yönelik bir düzenleme geldi. Tehdit yasal hale dönüştürüldü. Burada yaşanan olay baroları susturma operasyonudur. Bertaraf etme operasyonunun bir parçasıdır.

HER ZAMAN BİR UMUT VAR

– Bu süreçte baroların ortak bir mücadele verdiğine şahit olduk. Bu mücadele bir umut olabilir mi?

Gelecek için hep umut var. Bu umudun olduğuna dair bir sürü veri var. Mesela benim şahsım üzerinden yaşanan bir olaya verilen tepki, dayanışma ve direnç. Haklar geriye gitmesin diye verilen her mücadele sanmayın ki karşılıksız kalıyor. Bir gün karşılığını bulacağı, bu umutlarla tuğla tuğla bir duvar örüleceği zaman elbette gelecek. Türkiye, mevcut anlayışa teslim olsa bile her zaman bir umut var.”

Exit mobile version