Libya’da yıllardır süren içi savaşın sonlandırılması ve siyasi sürece yeniden dönülmesi açısından en önemli gelişmelerden biri 21 Ağustos’ta rakip Trablus ve Tobruk yönetimlerinin ateşkes ilan etmeleriyle yaşandı. Ateşkes koşulları arasında; Sirte ve Jufra kentlerinin silahsızlandırılmış bölge ilan edilmesi, 7 aydan fazladır askıda olan petrol üretiminin yeniden başlatılması, 2021’de seçimler yapılması ve yabancı güçler ile paralı savaşçıların ülke topraklarından ayrılması da var. Libya’da en etkin ülkeler arasında yer alan Türkiye ve Rusya ise ateşkes sonrası hemen tepki vermemeyi tercih etti.
Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) başbakanı Fayez al-Sarraj ve General Halife Hafter’e bağlı güçlerin kontrol ettiği ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde bulunan Temsilciler Meclisi’nin başkanı Akile Salih, birkaç dakika arayla yaptıkları açıklamalarla Libya topraklarındaki askeri operasyonların durdurulduğunu bildirirken, üzerinde uzlaşı sağlanan şu konuları da uluslararası kamuoyuna duyurdular:
- Etkin bir ateşkes uygulaması için tarafların almak için son aylarda yoğun mücadele verdikleri Sirte ve Jufra kentlerinin silahsızlandırılması. Bu kentlerin güvenliğinin taraflarca kurulacak ortak polis gücüyle sağlanması. Akile Salih’in açıklamasında, yeni Başkanlık Konseyi ve diğer devlet kurumlarının Sirte’de kurulması fikri de ayrıca yer alıyor
- Aylardır yapılamayan petrol üretiminin yeniden başlatılması ve gelirlerinin tarafsız bir hesapta tutulması
- Nihai amaç olan tam bağımsızlığın sağlanması için ülkedeki yabancı güçler ve paralı savaşçıların ayrılması
- 2021 yılının Mart ayında cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin gerçekleştirilmesi
Taraflar arasında son ateşkes, Ocak 2020’de gerçekleştirilen Berlin Konferansı sonucunda ilan edilmiş ancak Tobruk yönetimini destekleyen General Halife Haftar güçleri tarafından ihlal edilmiş ve çatışmalar yeniden başlamıştı.
Sarraj bu nedenle, ateşkesin Haftar tarafından bozulmayacağına ilişkin Temsilciler Meclisi’nden güvence verilmesi gerektiğini de yaptığı açıklamaya ekledi.
Uluslararası ajanslar, Hafter’in bu kez ateşkese destek verdiğini yazdılar.
Almanya ve ABD etkisi artıyor
Bundan sonraki süreçte Berlin Konferansı’nda kabul edilen 5+5 askeri komisyonun toplanması ve ateşkes ile üzerinde uzlaşı sağlanan unsurları nasıl uygulanacağına ilişkin görüşmelerin başlatılması bekleniyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ve ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland’ın geçen haftalarda yaptığı yoğun diplomasi sonucunda, ateşkes uzlaşısının çerçevesinin oluştuğuna dikkat çekiliyor.
Bu durumun Libya’da çözüm sürecinde Almanya-ABD girişiminin yeniden ön plana çıkması anlamına geldiği belirtiliyor.
Maas’ın Doğu Akdeniz bunalımı nedeniyle 25 Ağustos’ta önce Atina sonra Ankara’da yapacağı temaslar sırasında Libya konusunun da gündeme gelmesi ve muhatabı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan ateşkes uzlaşısının uygulanması sürecinde destek istemesi bekleniyor.
Ateşkese dünyadan kuvvetli destek
Fayez al-Sarraj ve Akile Salih tarafından yapılan açıklamalara, başta BM, Avrupa Birliği gibi kurumlar olmak üzere uluslararası toplumdan güçlü destek geldi. İlk destek veren ülkelerden biri Mısır oldu.
6 Haziran’da Kahire Deklarasyonu girişimini gerçekleştiren Mısır Devlet Başkanı Abdul Fettah el-Sisi, Twitter’dan yaptığı açıklamada, ateşkes adımının Libya’da istikrar sağlanması açısından önemli bir adım olduğunu kaydetti.
Mısır gibi Tobruk yönetimi ve Haftar’ı destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ile diğer Körfez ülkelerinden de destek açıklaması geldi.
Arap Birliği de Trablus ile Tobruk arasında varılan uzlaşıyı memnunlukla karşıladı. Bu ülkelerin, 21 Ağustos ateşkesini Kahire Deklarasyonu’nun bir devamı olarak görmeleri nedeniyle kuvvetle destekledikleri kaydediliyor.
Avrupa ülkeleri de gelişmeleri memnunlukla karşıladı. Tobruk ve Hafter’e desteği ile bilinen Fransa ile Trablus’a yakın İtalya da gelişmelerden memnuniyet duyduğunu açıkladı.
Türkiye ve Rusya sessiz
Libya’da geçen sene sonlarından itibaren en çok söz sahibi olan Türkiye ve Rusya ise ateşkesle ilgili bir açıklama yapmadılar.
Türkiye, 27 Kasım 2019’da UMH ile deniz yetki alanları ile güvenlik alanında iki anlaşma imzalamış ve Trablus’un Hafter’in eline geçmesini önleyerek Libya’daki gelişmelerin yönünü değiştiren ülke olmuştu.
Rusya da Ekim 2019’dan bu yana özel güvenlik şirketi Wagner Grubu aracılığıyla Libya sahasına girmiş ve Suriye’deki yerleşik askeri gücü sayesinde Hafter güçlerine destek sağlamıştı.
Karşıt grupları destekleseler de Ankara ve Moskova, Libya konusunda da bir diyalog geliştirmiş ve Suriye sürecinde olduğu gibi özel çalışma grubu kurma aşamasına gelmişlerdi.
Sahada en aktif olan iki ülke durumunda olan Türkiye ve Rusya’nın ateşkes koşullarından çok da memnuniyet duymadıkları ve bu nedenle memnuniyet ve destek açıklamasının gelmediği değerlendiriliyor.
Ankara, Sirte ve Jufra alınmadan ateşkes istemiyordu
Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Büyükelçi İbrahim Kalın, El Cezire kanalına geçen hafta yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Libya’da siyasi çözümden yana olduğunu, Sirte ve Cufra’nın silahsızlandırılmış bölge olma önerisinin adil ve şeffaf şekilde uygulanması koşuluyla desteklenebileceğini kaydetmişti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise Temmuz ayında yaptığı açıklamalarda, ateşkesin sağlanması sürecinde bazı koşulların yerine getirilmesi gerektiğini, bunların başında da stratejik önemde olan Sirte ve Jufra’nın Trablus yönetimine devredilmesi olduğunu kaydetmişti.
Bunun da ötesinde Türkiye, ateşkesin kalıcı bir anlaşmanın parçası olması gerektiğini kayda geçiriyor ve başta Rusya olmak üzere müzakere ettiği taraflara bu noktayı kabul etmeye çağırıyordu. Bu nedenle, 21 Ağustos’ta belirlenen ateşkes formatının Ankara’yı çok da memnun etmemiş olabileceği yorumları yapılıyor.
Yabancı güçlerin çekilmesi ateşkes gündeminde
Ankara açısından önemli bir başka unsur da, Sarraj’ın açıklamasında yer alan yabancı güçlerin çekilmesi gerekliliği.
Libya’da en çok askeri güç bulunduran ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Ankara, Trablus ile yapılan kapsamlı güvenlik anlaşması kapsamında Libya’ya konuşlandırdığı kuvvetler aracılığıyla teknik destek, eğitim ve danışmanlık sağlıyor.
Ancak Türkiye’nin, Libya’daki varlığını daha da güçlendirmek ve hatta al-Vatiyye’yi kalıcı bir hava üssüne çevirmek peşinde olduğu kaydediliyor.
Arap basınına yansıyan haberlere göre, Türkiye ve Katar savunma bakanlarının son ziyaretinde, yapılan bir anlaşma çerçevesinde, Misrata’da bir deniz üssünün Türkiye tarafından kullanılması da gündemde.
Bu açıdan değerlendirildiğinde, ateşkesin uygulanmasına ilişkin henüz somut bir süreç belirlenmemesine karşın yabancı güçlerin çekilmesinin öncelikli gündem maddeleri arasında sayılmasının Ankara için olumsuz bir nokta olabileceği belirtiliyor.
Türk askeri varlığının Trablus ile yapılan anlaşmaya dayanıyor olmasının Türkiye’nin konumunu diğer ülkelere göre farklılaştırdığı, dolayısıyla Libya’dan ayrılmasının hemen ve kısa vadede beklenmemesi gerektiği değerlendiriliyor.