Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Küme düşme neden kalktı, TFF’nin kararı Türk futbolunu nasıl etkileyecek?


Türkiye Futbol Federasyonu, Kulüpler Birliği’nin tavsiyesi sonrası sürpriz bir kararla bu yıl Süper Lig’den 3. Lig’e kadarki liglerde küme düşmeyi kaldırdı.

Peki bu kararın arkasında hangi gerekçeler yatıyor? Karar Süper Lig’in yapısını, oyuncuları, takımları ve yayıncı kuruluşu nasıl etkileyecek?

Merak edilen soruları Hürriyet gazetesi yazarı Uğur Meleke’ye sorduk:

Sizce TFF neden böyle bir karar aldı?

Aslında uzun zamandır, dönem dönem gündeme gelen bir konu bu. Bunu talep edenlerin gerekçesi şuydu:

81 vilayet, 800 bin kilometrekare yüz ölçümü, büyük bir coğrafya, 83 milyon nüfus var Türkiye’de. Aslında bakarsan 15 milyon nüfuslu Avrupa ülkeleri 16’lı 18’li liglerde oynuyor. Türkiye’de 83 milyon futbola çok ilgili.

Bunu da biraz bahane ederek gündeme getiriyorlardı. Ben 20 veya 21 takıma çıkışı desteklemiyorum ama onların motivasyonunu anlamaya çalışıyorum. Temelde sanırım gerekçe bunlar.

Ben yıllar önce söylemiştim, Türkiye’de insanlar esasında futbolu seviyorum derler ama kazanmayı severler, müsabakayı değil.

En üst ligde olmak da galip gelmektir.

O yüzden de İngiltere’de dördüncü küme takımının tribünleri dolar, yerel taraftarı vardır. O kentin futbolseveri takımını hangi kümede olursa olsun destekler.

Türkiye’de ise üst ligde olmak bir iftihar vesikasıdır ve büyük vilayet merkezleri üst ligde olmak ister.

Bu kararla Süper Lig’de oynayacak takımların illerine bakalım: Hatay, Erzurum, Ankara, Kayseri, Malatya. Milyonluk nüfuslar. İnsanlar çok fazla mutlu olma gerekçesi bulamıyorlar hayatta.

İnsanlar mutsuz.

Türkler enstrüman çalmıyor, şarkı söylemiyor, çocukluğundan itibaren spor yapmıyor, resim yapmıyor, herhangi bir sanata kabiliyeti olan çocuk sayısı az. Bireysel olarak bir şey kazanamıyor.

Sınıfın en çalışkanı herkes olamaz, en güzeli-yakışıklısı da herkes olamaz.

Ne oluyor böyle olunca? Ben bireysel olarak hayatta fazla bir şey kazanamayınca kalabalıklara katılayım, kalabalıklarla birlikte galip geleyim. Bunun en önemli yollarından biri futbol.

Takım kazanınca ben de kazanmış olayım. Bir siyasi parti taraftarı olayım, o seçim kazanınca ben de kutlayayım. Temelinde bu var, insanlar kazanmaya hasret, galip gelmeye hasret.

Bireysel olarak bir şey kazanamadığı için böyle kalabalıklara karışmak kolay yol gibi geliyor. Ben öyle görüyorum. Süper Lig’de takımı olduğu zaman galip gelmiş hissediyor.

Malatyalılar da mutlu, Ankaralılar da mutlu. İlin, vilayetin havası değişiyor, bu bir gerçek.

Siz bu kararı neden desteklemiyorsunuz?

Ben takım sayısının artırılması tarafında değilim. Hatta azaltılmasını da teklif ettim yıllar içinde. 15 yıldır zaman zaman teklif ettim. Sebebi de şu: Biz orta sınıf bir turnuvayız. Birinci halka olan İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa, İspanya’dan biri değiliz. İkinci halka turnuvayız.

İkinci halka turnuvalar da Avrupa kupalarında 4-5 takım gönderiyor. 3 takım da küme düşüyor. Puan tablosundaki 18 yerin 8’i bir anlam ifade ediyor, 10’u etmiyor.

Bu da ligin sonuna doğru çok sayıda hedefsiz maç, hedefsiz futbol, sıkıcı müsabaka, ligin değerini düşüren bir hava yaratıyor.

Normalde bizim seviyemizdeki liglere bakın, biraz üstümüzde ve altımızda Rusya, Ukrayna, İsviçre, Yunanistan, Belçika gibi 16 veya 12 takımlı, veya play-off ve play-out’u olan, bir şekilde her basamağı canlı hale getirecek model arayışındadır.

Rusya da çok büyük bir nüfus ve coğrafya, niye 20 takımlı lige gitmiyor? Hedefsiz takım sayısı artacak, ligdeki hedefsiz maç sayısı artacak.

Bu sene 306 maç oynandı ligde, bunların 50 tanesi çok boş, sıkıcı gelmiştir. Seneye 420 maç oynanacak, 100-150 tanesi öyle geçebilir.

Ligde 6. olmakla 17. olmak arasında bir fark olmayacak. Çok mesafe var gibi gözüküyor ama değer olarak çok farkı olmayacak.

Bizim gibi orta seviye turnuvaların ligi daraltması gerektiğini, daraltamıyorsa play-off, play-out sistemine geçmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son Avrupa Ligi biletini play-off’la verirsin, hedefi olan takım sayısını artırırsın. Son iki takım düşer ama üçüncüsü play-out ile belirlenir.

Yıllardır bunu önerdim ama hayata geçmedi, aksine takım sayısının artması gündeme geldi.

Yayıncı kısmına gelirsek, 11-12 Eylül’de başlayacak lig ve Mayıs ortasında bitecek çünkü Euro 2021 var. Dolayısıyla bu yaklaşık 8 aylık süreçte 42 maç gününe ihtiyacın var. Artı Türkiye Kupası var, Avrupa kupalarında oynayacak takımlar var, Milli Takım hem Uluslar Ligi oynayacak hem de Mart’ta Dünya Kupası elemeleri başlayacak.

Çok sıkışık bir takvim bizi bekliyor.

Avrupa Kupaları’nda çeyrek final, yarı final dönemlerinde takımımız olmamasına rağmen lig oynatmıyorduk, şimdi muhtemelen oynatacağız.

Çünkü başka türlü Türkiye’de 42 maç gününü oynayamazsın.

Daha fazla uzatamazsın çünkü Euro 2021 var.

İlla bir devre arası yapman lazım iki hafta da olsa. En az bir hafta verirler. Transfer dönemi var, bir metal yorgunluğu oluşur. Premier Lig bile bunca yıllık geleneğini değiştirdi, önce 10 takımı sonra diğer 10 takımı dinlendirerek devre arası gibi bir şey yaptı.

Böylesi bir fikstür futbolcuları nasıl etkiler? Türkiye’deki futbolcular fizik olarak böyle bir tempoyu kaldırabilir mi sizce?

Bence olumsuz etkiler. Avrupa’nın en yaşlı liglerinden biri. Fizik, mücadele seviyesi yüksek. Göğüs göğse, kemik kemiğe oynanan bir lig. Çok teknik detaylarıyla değil, fizik detaylarıyla ön plana çıkan bir lig.

Teknik direktörler genelde “Çok kaliteli oynadık, topu dolaştırdık, topa yüzde 60 sahip olduk” demiyor, herkes “İyi mücadele ettik” diyor.

Mücadele ligi bunun adı. Hal böyleyken 42 haftaya çıkınca daha fazla sakatlık, çarpışma, adele sıkıntısı yaşanabilir.

Spor sektörü çalışanları var, onları inanılmaz bir yük bekliyor. Hangi sektörde bu kadar yoğunluk var bilmiyorum. Sabah 9 akşam 6 çalışan insanlar var ama onların gece eve gitme şansı var. Oysa spor sektörü öyle değil, futbol gece oynanıyor. Dolayısıyla onların başka türlü mesai yükü var.

Hiç bu açılardan bakıldığını düşünmüyorum.

Yayıncı kuruluş diyor ki bize de danışılmadı. “Dört kere bir araya geldik, bize bahsedilmedi. Operasyon maliyetimiz artacak. Sekiz artı maç günü, artı üç vilayet, benim operasyon maliyetlerim artacak, ne olacak” diyor. Yayıncı da bence itirazda haklı.

Yayın havuzu daha fazla parçaya bölünecek. Belli miktar parayı 306 maça bölüyordun, şimdi 420 maça böleceksin. Maç başı ödül miktarı düşecek. Bunun yayıncıyla konuşulması lazım.

Bu durum teknik direktörlere daha fazla rotasyon dayatıp, genç oyunculara daha fazla forma imkanı sağlar mı?

Normalde öyle olması gerekir. Bundesliga’da, Premier Lig’de, Serie A’da pandemi sürecinde bu test edildi. Özellikle La Liga ve Serie A’da hafta içi, hafta sonu sürekli oynandı.

Takımlar geniş kadrolarını test etti, çok daha fazla genç oyuncuya şans verildi ve bu da bir avantajdır.

Genç oyuncuya yüksek rekabet seviyesinde şans vermek istiyorsun, veremiyorsun, sırası gelmiyor.

Burada sırası gelir, resmi maçta şans bulur. Fenerbahçe’de Ömer Faruk ve Galatasaray’da Emin’in bu sene şans bulması daha zordu, seneye daha kolay şans bulabilir.

Daha fazla maç oynanacak, daha fazla bilet satma imkanı doğuyor ve yayıncı kuruluş da daha fazla maç gösterecek. Sizce bu değişiklik takımları ve yayıncı kuruluşu maddi olarak olumlu anlamda etkiler mi?

Yüzeysel bir bakış açısıyla böyle gözükse de bu iş bir iktisadi problem. Ama bir iktisat probleminde değişken sayısı fazladır. A değişkeni satılan bilet sayısı, B değişkeni satılan dekoder sayısı. Ama ben başka bir değişken söyleyeyim: Süper Lig’in kalitesi düşerse yeni nesil Süper Lig’i mi izlemeyi tercih eder, Premier Lig’e mi döner?

Hafta sonu bir Süper Lig maçına gitmeyi tercih eder yoksa alışveriş merkezine veya sinemaya gitmeyi mi?

Rakibin sadece diğer futbol ligleri değil sinemalar, tiyatrolar, konserler.

Sen takım sayısını artırarak daha eğlence dozu düşük bir yarışma haline getiriyorsun ligi. O zaman IMDb puanı 8 olan bir filmi 7 olan bir filmle değiştiriyorsun.

O zaman o filmi izlemeyi tercih etmeyebilir genç adam. Der ki, Süper Lig’in kalitesi düştü, ben onun yerine Premier Lig’i açayım, bir konser izleyeyim diyebilir.

Temel enstrümanlardan biri ligin kalitesidir.


O zaman şöyle düşünelim: 40 takıma çıkarırsam, 40 vilayeti işin içine katarsam daha fazla bilet mi satarsın, daha fazla dekoder mi satarsın? Hayır. Çünkü daha fazla kalitesiz takım olur, kötü maç sayısı artar, o zaman insanların Süper Lig’e olan toplam ilgisi azalır.

Dünyadaki liglerden örnekler verebilir misiniz? Takım sayıları nasıl, bu konu tartışılıyor mu?

Premier Lig 22 takımdan 20’ye düştü 1990’ların başında. UEFA Şampiyonlar Ligi’ni dönüştürürken öyle bir talepte bulundu, Premier Lig sayıyı azalttı. Ama birkaç yıl sonra Şampiyonlar Ligi daha da genişleyecek diye 18 takıma düşürme çağrısı yaptı. Premier Lig bunu kabul etmedi, o etmeyince 20 takımlı diğer ligler de etmedi.

Benim en yakın hatırladığım örnek bu.

Son 10 yılda İtalya ve Fransa’da 18 takıma düşme konusu tartışılıyor, ligde kalitesiz takım sayısı fazla olduğu için. Bir takım kopuyor gidiyor, İtalya ve Fransa’da genelde her takım kopup gidiyor.

Bu yüzden 18’e düşürüp Bundesliga gibi olmayı tartışıyorlar ama somut bir adım atılmadı.

Uzun lafın kısası 21 takımlı turnuva bildiğim kadarıyla Avrupa’da yok. Ama 20 var. 20 olanlar da en büyük futbol ligleri, bizden büyük olanlar.

Bu tür kararlar sezonun başında mı, ortasında mı, yoksa Türkiye’de olduğu gibi sezonun bittiğinde mi açıklanmalı?

Fransa liginde pandemi nedeniyle lig tamamlanmadı. Toulouse ve Amiens’ı küme düşürdü lig yönetimi. Bu iki kulüp konuyu yargıya taşıdı ve yargı kararı bozdu. Ondan sonra Fransa Lig Birliği yargıya gitti ve kararı onadılar, iki takımı da küme düşürdüler.

Böyle lig devam ederken, ortasında, küme düşürüyorum, düşürmüyorum gibi değişiklikler yapılmamalı.

Bu işlerin baştan, sezonun başından belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’de de maçlar tamamlanamasaydı kimse küme düşmesin derdim.

Ama turnuva oynanmış bitmiş. Yani bir şampiyonu varsa bu turnuvanın, küme düşeni de olacak tabii ki. Oynanmış, bitmiş bir turnuvada “ben küme düşürmüyorum” demek zamanlama açısından sıkıntılı.

Bitmiş turnuva bitmiştir, fişi çekilmiştir, anahtar kapanmış. Nasıl başlanmışsa turnuvaya, sonundaki kurallar da öyle olmalı.

Zamanlama aslına bakarsan etik değil. Kurallara aykırı mı? Anladığım kadarıyla değil, ama etik de değil.

Süper Lig’de küme düşmeyen takımlar Ankara, Kayseri ve Malatya kentlerinden oldu. Kulüp başkanlarından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür açıklamaları geldi. Alt liglerden düşmeyecekler arasında şehir takımları da var. TFF’nin kararının siyasi kaygılarla alındığına dair yorumlar hakkında ne düşüyorsunuz?

Ben aslında Cumhurbaşkanı’nın daha önemli işleri vardır diye düşünüyorum. Memleketin çok önemli meseleleri var. Dış politikası var, ekonomisi var, işsizlik var. Pandemiyle uğraşıyor, bir taraftan hem dünya, hem ülke meseleleri var. Dolayısıyla bu tarz, ligde küme düşme oldu olmadı gibi bir konunun doğrudan Cumhurbaşkanı ile alakalı olabileceğine ihtimal vermiyorum.

Exit mobile version