Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“Herkes korkuyordu, Ferhat cesaret etti”

Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe’nin 28 Temmuz 1993’te kaçırılıp 4 Ağustos’ta ölü bulunmasının üzerinden tam 27 yıl geçti. Ferhat Tepe, 28 Temmuz 1993’te Bitlis’te kaçırılıp 4 Ağustos’ta Elazığ’ın Hazar Gölü kıyısında bir balıkçı tarafından ölü bulunmuştu.

Öldürüldüğünde 19 yaşında olan Ferhat Tepe’nin faillerin bulunmasına yönelik adım atılmayınca aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, Ferhat Tepe davası ile ilgili 9 Mayıs 2003’te karar verdi. Mahkeme “yaşam hakkının ihlali hususunda etkin ve yeterli bir soruşturma yürütülmediği” (AİHS 2. madde yollamasıyla 13. madde) ve “etkili bir iç hukuk yoluna başvurma hakkı”nın ihlal edildiği (AİHS 13 madde) gerekçesiyle Türkiye’yi 14 bin 500 Euro ödemeye mahkûm etti.

24 Kasım 2012’de bianet’te yayımlanan haberde Ferhat Tepe’nin babası İshak Tepe, oğlunun İstanbul’a dershaneye geldiğinde Gündem gazetesiyle tanıştığını ve üniversite sınavından sonra muhabirliğe başladığını anlatıyor. Baba Tepe, “Gençti, hevesliydi. O dönem bölgede köyler yakılıyordu, insanlar kaçırılıp öldürülüyordu. Herkes korkuyordu, Ferhat cesaret etti” diyor.

1 milyon lira fidye

Baba İshak Tepe, olay günü Ferhat eve gelmeyince çok her yeri aradıklarını ancak hiçbir haber alamayınca endişelendiklerini anlatıyor. “Aynı gece sabaha karşı eve telefon geldi. Kendini ‘Türk Osmanlı İntikam Tugayı’ olarak tanıtan biri, Ferhat’ın ellerinde olduğunu söyledi ama oğlumla konuşturmadı” diyen baba Tepe, kendisinden o günün parasıyla bir milyar fidye vermesini, DEP şubesini kapatmasını, PKK’nin kaçırdığı dört turistin serbest bırakılmasını ve kimseye haber vermememi istediğini aktarıyor.
Baba Tepe, kayıp oğlunu bulmak için Bitlis Emniyet Müdürlüğüne, Bitlis Valiliğine, Jandarma Alay Komutanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığı’na defalarca başvurduğunu ancak hiçbir sonuç alamadığını aktarıyor.

Kimsesizler Mezarlığı’na gömülmüş

8 Ağustos’a kadar birçok başvurusu ve çabası boşa giden baba Tepe, oğlunun cesedinin bulunması ve devamında yaşananları şöyle anlatıyor:

“8 Ağustos’ta yine telefon geldi, malum kişi ‘Oğlunun cenazesi Elazığ Devlet Hastanesi’nin morgunda, gidin alın’ dedi. İnanmak istemedim, uzun süre münakaşa ettik.

“Yeğenim Talat Tepe Elazığ’da otopsi fotoğraflarından Ferhat’ı teşhis etmiş. Elazığ Cumhuriyet Savcılığı cenazenin sahipsiz olduğunu ve üç gün önce defnedildiğini söylemiş. Oğlumun cenazesi Kimsesizler Mezarlığı’ndan alınırken eşim Zübeyde oradaydı, derme çatma bir mezara öylece gömüvermişler.

“Ferhat’ın cenazesi bulunduğunda üzerinde sadece iç çamaşırı varmış, kıyafetleri kıyıdaymış. Balıkçı jandarmaya haber vermiş, cenaze Sivrice Savcılığı’na götürülmüş, otopsi raporu hazırlanmış ve aynı gün Elazığ’a gönderilmiş.

Bize Ferhat’ın ölümüyle ilgili “Yüzme bilmiyormuş, göle girmiş boğulmuş” dediler. Detaylı bir otopsi yapılmamıştı, sadece “nefessiz kalmaya dayalı olarak…” ifadesi geçiyordu. Halbuki ellerinin bağlandığına ve dar edildiğine dair izler vardı.”

Exit mobile version