Birleşmiş İnsan Hakları Konseyi’nde Türkiye’nin ‘Evrensel Periyodik İncelemesi’ Salı günü yapıldı.
İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan toplantıda söz alan üyelerin önemli bir bölümü Türkiye’nin ifade özgürlüğü ve düşünce özgürlüğündeki tutumunu eleştirirken Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesi ve Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi özgürlükler önünde engel olduğu dile getirildi.
Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkedeki insan hakları durumunu ele almak için beş yılda bir yapılan toplantıya katılan Türkiye delegasyonunda yer alan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB İşleri Başkanı Faruk Kaymakçı, Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği değerlerine bağlı olduğunu ifade eti.
Kaymakçı, düşünce ve ifade özgürlüğüne dair sorunların 15 Temmuz darbe girişimi sonrası birçok terör örgütüyle mücadele etmekten kaynaklı olduğu belirtirken Birinci Yargı Paketi’yle ifade ve basın özgürlüğünü geliştirmenin hedeflendiğini, İnsan Hakları Eylem Planı ile bu sürecin devam edeceğini belirtti.
Önderoğlu: ‘‘Türkiye’nin savunması yeterli görülmedi’’
Oturumu izleyen Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin savunmasının pek kabul görmediğini söyledi.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Önderoğlu, ‘‘Türkiye delegasyonun ülkenin birçok terör örgütüne karşı mücadele ettiği çok kritik bir darbe girişimini savuşturduğu analizi ve Birinci Yargı Paketi ile düşünce ve ifade özgürlüğüne soluk aldırıldığı, İnsan Hakları Eylem Planı ile de reform havasının süreceğine dair savunması yeterli görülmedi. Birçok ülke gazetecilerin sistemli şekilde tutuklanmasına tepki gösterdi ve gazetecilere yönelik suçlarda cezasızlık istedi. Ayrıca ifade özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemelerle ilgili oldukça belirgin talepler dile getirildi’’ dedi.
Önderoğlu: ‘‘Bazı Afrika ve Latin Amerika ülkeleri de Türkiye’yi kız çocuklarının eğitimi ve çocuk işçiliği konusunda eleştirdi’’
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik sınır ötesi operasyonları ile yeni Libya konjonktürünün tepkilere neden olduğuna dair gözlemlerini aktaran Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye temsilcisi, Türkiye’nin uzun süredir dört milyona yakın Suriyeliye ev sahipliği yapmasının övgü aldığını söyledi.
Önderoğlu, ‘‘Bununla beraber Türkiye temel hak ve özgürlüklerde çokça vahim sorun bulunduran bir ülke muamelesi gördü. Talepler sadece basın ve ifade özgürlüğü alanında değil. Kız çocuklarının eğitime yeterince dahil edilmemesi, LGBTİ haklarının ihlal edilmesi, çocuk işçiliğinin sürmesi ve namus adına işlenen cinayetlerin devam etmesi de eleştirildi. Bu eleştiriler sadece kıta Avrupası ülkelerden gelmedi, bazı Latin Amerika ve Afrika ülkeleri de bu tarz eleştiri ve tavsiyelere dahil oldular. 5 yılda bir olan BM üyesi bütün devletlerin tabii tutulduğu insan hakları tutumu incelendi. Devletler birbirlerini sorguluyor. İnsan haklarını düzelmesi standartlarının süreç bu. Her devlete uygulanan bir süre. Kavala duruşmasında iken aynı zamanda gerçekleşti” dedi.
Af Örgütü: ‘‘LGBTİ toplanmalarının engellenmediği söylense de Onur Yürüyüşü polis müdahalesine tabi tutulduğunu biz gözlemledik’’
Uluslararası Af Örgütü ise Türkiye delegasyonun bazı konuları olduğundan farklı gösterdiği iddiasında.
VOA Türkçe’nin ulaştığı Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanya Sorumlusu Milena Buyum, ‘‘Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Cumartesi Anneleri eylemlerinin engellenmesi ve Galatasaray Meydanı’nın gösterilere kapatılması konusundaki eleştirilere, turistlere rahatsızlık verilmesinin önlendiği yanıtını vermiş. Bu çok acayip bir durum. Zira yalnız Galatasaray Meydanı’nda değil İstanbul’un başka noktalarında da benzeri insan hakları ve gösteri özgürlüğü engellemeleri yapılıyor. Bunun dışında LGBTİ toplanmalarının engellenmediği dile getirilmiş. Bu da doğru değil. Geçtiğimiz Haziran ve Temmuz aylarında bir önceki yıl da olduğu gibi İstanbul’daki Onur Yürüyüşü polis müdahalesine tabi tutuldu. Yalnız İstanbul’da değil Antalya ve İzmir’deki yürüyüşlere de izin verilmedi. Bizim gözlemlediğimiz bariz yasaklardan bahsediyorum. Bunlar gerçeklerle bağdaşmıyor’’ dedi.
Buyum: ‘‘Türkiye’nin insan hakları karnesi Cenevre’de de teyit edildiği gibi hiç parlak değil’’
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanya Sorumlusu Milena Buyum, Türkiye’nin insan hakları karnesinin parlak olmadığının Cenevre’deki toplantıda da teyit edildiğini dile getirdi.
Buyum, ‘‘Toplantıda yargı bağımsızlığının eksikliği ile insan hakları savunucularına yönelik baskıların da gündeme geldiğini görüyoruz. Salı günü Gezi davasında biz bu durumu bir kez daha mahkeme salonunda gördük. Silivri’de hukukun tamamen çiğnendiği, içler acısı bir yargılamaya tanıklık ettik. Türkiye’nin insan hakları konusunda normalleşerek, özgürlükçü bir geleceğe ilerlemesinin vakti geldi geçti. Osman Kavala, ve onunla birlikte Ahmet Altan ve diğer birçok gazetecinin bırakılması gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı temsilcisi, OHAL’in sona erdiğini ve Türkiye’nin uluslararası sorumluluklarını yerine getirdiğini söylemiş. Ama KHK’lilerin işten atılmaları gibi bizim belgelediğimiz birçok ihlal hala yerli yerinde duruyor. Türkiye’nin insan hakları karnesi Cenevre’de de teyit edildiği gibi hiç parlak değil. Türkiye’nin artık insan haklarına saygı gösterme zamanı geldi’’ dedi.