YORUM | ERHAN BAŞYURT
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, YouTube, Twitter, Facebook ve Netflix‘in isimlerini vererek, ”Bu tür sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz” açıklaması yaptı.
Tüm bu mecraları en fazla kullanan isimlerden birisi aslında Erdoğan ve AKP’si… Hepsinde çok sayıda takipçili hesapları var.
Buna rağmen bu yasal düzenleme arzunun görünürde iki, görünmeyen de bir nedeni var.
Görünür birinci neden, Erdoğan’ın YouTube’da üniversite sınavı öncesi yaptığı “Gençlerle Video Konferans Buluşması”…
Gençler yayın sırasında “Sana oy moy yok!” mesajları yağdırınca, yayın yorumlara kapatıldı.
Bu kez de gençler 412 bin “dislike” yani “yayını beğenmeme” yaparak, Erdoğan’a kırılması güç bir rekor kırdırdı.
İkinci görünür neden, Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’a yeni bebeğini müjdelediği Twitter mesajına gönderilen hakaret içerikli yorumlar…
Aslında her kesimden tepki geldi bu hakaret ve küfürlere ancak…
Gizli nedene gelince, Erdoğan iktidarının televizyon ve gazeteler üzerinde kurduğu kontrol ağının (beyin yıkama mekanizmasının) sosyal medya üzerinden delinmesi, muhalif görüşlerin yayılmaya devam etmesi, muhalefetin yandaş televizyon ekranları ve gazete sayfalarından ulaşamadığı kitlelere sosyal medya üzerinden ulaşmaya devam etmesi…
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Yeni yasal düzenleme, daha doğrusu yasaklamalara asıl gerekçenin ‘gizli neden’ olduğundan şüphe yok.
Zira Esra Albayrak’a hakarette bulunan 11 kişi hemen belirlendi ve 4’ü tutuklandı.
Sorun iktidarın keyfi uygulamasında.
İktidar, muhalifleri sosyal medyada bastırmak ve sindirmek için bir trol ordusu besliyor.
Nam-ı diğer ‘küfür ordusu’….
Twitter, iktidar destekli 7 bin 400 hesabı geçtiğimiz ay hesaba aldığını açıkladı.
Önüne gelene küfür edip, tacizde bulunuyorlar.
Son olarak Başak Demirtaş’a yapılan ‘cinsel içerikli saldırı’ örneğinde olduğu gibi, iktidar bu hesap sahiplerine tespit edilmelerine rağmen yasal işlem uygulatmıyor.
Ancak söz konusu kendileri olunca, hemen ‘hakaret’ davası açılıyor ve hesap sahipleri gizli de olsa tespit edilip hapse atılıyor.
Daha dün 14 yaşındaki bir çoçuğun evi polis tarafından “Erdoğan’a hakaret” gerekçesiyle basıldı…
İktidar, muhalif hesapları veya sakıncalı içerik barındıran hesapları da, mevcut yasalar kapsamında zaten kapatabiliyor.
2019 itibarıyla 408 bin web sitesi, 130 URL (haber) adresi, 7 bin Twitter hesabı, 40 bin tweet, 10 bin YouTube videosu ve 6 bin 200 Facebook içeriğine erişim engeli uygulandı zaten.
İktidar, yasal haklarını fazlasıyla istismar ediyor.
Mesela benim de Twitter hesabım dahil, 100 Twitter hesabına tek bir içerik örneği olmadan, bir Sulh Ceza Hakimi kararı ile toplu ‘erişim engeli’ kararı getirdiler.
Twitter da kararda hiçbir içerik olmamasını sorgulamadan benim verified hesabım da dahil hepsini askıya aldı.
Yani iddia edildiği gibi bir yasal boşluk bulunmuyor.
Aksine, iktidar istediği zaman istediği yasal istismar da dahil, muhalif gördüğü hesapları kapatıp, kendilerine yönelik hakaret içerikli olduğunu düşündükleri mesaj sahiplerini de tespit edip tutukluyor.
Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğü de Erdoğan’ın ardından yazılı bir açıklama yaparak, sosyal medya ortamında 7/24 esasına göre siber devriye faaliyetleri yürüttüklerini, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlarının resen takip ettiklerini duyurdu.
***
Tüm bunlar gösteriyor ki, yeni yasal düzenlemeler bir ihtiyaçtan çok daha faşizan uygulamalar için devreye sokulmaya çalışılıyor.
İktidarın “sağ ve sol koltuk değnekleri” hemen yangına körük görevini üstlendiler.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabını yeni yasal düzenlemeler yapılana kadar askıya aldığını açıkladı.
‘Maocu’ Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de hemen devreye girdi.
“Sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz” diyen Perinçek, “Milli devletin diktatörlük uygulaması gerekir” diyerek, Çin’i örnek gösterdi.
‘Milliyetçi’ Bahçeli ve ‘ulu-solcu’ Perinçek’i, ‘siyasal islamcı’ Erdoğan’ın sağında ve solunda saf tutmaya sevk eden unsur nedir?
Bu ortaklığın tek bir açıklaması var, ortak paydası var, ‘ulusalcı faşizm’i inşa etmek…
Zira sosyal medyaya yönelik bu tedbirler, 2019 yılında gündeme gelmiş, ancak tepkiler üzerine geri çekilmişti.
Şimdi, ‘Albayrak olayı’ ve ‘dislike rekoru’ bahane edilerek, o paket uygulamaya konulmaya çalışılıyor.
Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Erdoğan’ın açıklamalarına tepkiler üzerine, geri adım atıp ‘sözlerinin çarpıtıldığını’ iddia etmişken, Bahçeli ve Perinçek hemen yardıma yetiştiler.
Tepkilere paratoner olmak üzere, Bahçeli ve Perinçek başlarını uzattılar. İnanılmaz bir koalisyon…
***
Sosyal medya, ifade ve fikir özgürlüğünün askıya alındığı Türkiye’de çok önemli mecra.
Baskıdan bunaltılan halkın bir nevi ‘nefes borusu’…
ABD’de yapılan bir araştırma, iktidar tabanının yarısı da dahil vatandaşın yandaş medyaya hiç güvenmediğini, Türkiye’de sosyal medyadan haber takibinin gazetelerin iki katına ulaştığını gösteriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, Türkiye’de internet kullanım oranı nüfusun yüzde 75. 60 milyon kişinin üzerinde…
Türkiye’de bir kişi günde ortalama 7 saat 29 dakika internette vakit geçiriyor.
DW tarafından yayınlanan We Are Social ve Hootsuite’in ‘Digital 2020’ raporuna göre yayınladığı rapora göre, Türkiye’de en fazla ziyaret edilen internet siteleri arasında YouTube 2’inci, Facebook 3’üncü, Twitter 5’inci, Instagram 6’ıncı sırada…
Türkiye’de 54 milyon sosyal medya kullanıcısı var. Nüfusun yaklaşık yüzde 64.
***
Yeni yasaklar, tamamı seçmen bu 54 milyon kişiyi direkt ilgilendiriyor.
İktidar, ‘zihinsel kontrol’ kapsama alanı dışına çıkan bu 54 milyon yetişkin ve ağırlıklı olarak gençlere bilgi akışını denetim altına almak istiyor.
YouTube başta olmak üzere, muhalefetin vatandaşa erişimi olan mecraları yok etmeye çalışıyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, Cüneyt Özdemir’e konuk olduğu YouTube’da canlı izleyici rekoru kırdığını iktidar da görüyor.
Muhalefete, televizyon ve gazetelerden uygulanan ambargolar ortada…
HDP örneğinde HaberTürk’ün yaptığı gibi büyük bir pişkinlik ile bunu açıktan itiraf etmekten de kaçınmıyorlar.
Yeni getirilen düzenlemeler ile sosyal ağ sağlayıcılarına Türkiye’de hukuki ve mali temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmesi planlanıyor.
Temsilci atamayan sosyal ağ sağlayıcılarının internet trafiği, bant genişliğinin yüzde 95 oranında daraltılabilecek. Yani erişseniz bile YouTube’ta bir videoyu izlemek neredeyse imkansız hale gelecek.
Ağ sağlayıcılar, Türkiye’den içerik kaldırmalarla ilgili yapılan başvurulara 72 saat içinde cevap vermekle yükümlü olacak.
Sosyal medyada açılan hesapların gerçek kişilere ait olması ve devlet sorduğunda kimliklerinin paylaşılması zorunluluğu da getirilmeye çalışılıyor.
Yapılmaya çalışılanın, sosyal medyada muhalifleri kontrole almak, YouTube yayınlarına sınır getirmek olduğundan şüphe yok.
Yakında YouTube yayınlarını da RTÜK benzeri bir kurum ile denetim altına almaya çalışacakları, özgür ve tarafsız yayınlara erişim engeli getirmeye çalışacaklarından şüphe yok.
***
Sosyal medya olmadığı halde, Netflix’in de bu kapsamda telaffuz edilmesi ise kafa karıştırıcı.
İktidar, Türkiye’de 1,5 milyonu aşkın paralı abonesi olan Netflix’i digital bir platform olduğu için denetim altına almak ve hassaten LGBT içerikli yayınlarına sansür uygulamak istiyor.
Aynı torbanın içine koymaları, asıl dertlerinin ‘temiz ve güvenilir sosyal mecra’ oluşturmak değil, yasakları devreye sokmak olduğunu gösteriyor.
***
DW’ye konuşan bilişim uzmanı Prof. Yaman Akdeniz, yasaklanan hesap ve mecralara VPN ile ulaşmanın da Türkiye’de sınırlandığını hatırlatıyor.
Prof. Akdeniz, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK), TunnelBear, ExpressVPN, GhostVPN gibi çok sayıda ticari VPN servisine Türkiye’den erişimi daha şimdiden engellediğini hatırlatıyor.
VPN üzerinden giriş yapanların internet sağlayıcılar üzerinden takip edilmesine dair başka bir çalışmanın yürütüldüğü zaten biliniyor.
***
Sonuçta, yeni yasak düzenlemeleri içerikleri takip ve hesap sahiplerini tespitte yasal bir boşluktan ziyade, iktidarın daha faşizan bir devlet denetimini hedefliyor.
Asıl hedef muhalif mecraları boğmak ve muhalefetin vatandaşa erişimi olan tek mecra, sosyal medyayı da denetim altına almak.
Perinçek kitabın ortasından ve açık konuşmuş, açıktan ‘Milli Diktatörlük’ inşa edilmeye çalışıyor.
Eleştirel özgür televizyon kanallarına ve gazetelere el konulup, kayyım atandığında da muhalefeti ve halkı uyarmıştık, ‘haber alma ve verme hakkınız yok ediliyor’, ‘muhalefet çıkacak kanal bulamaz’ demiştik.
Maalesef haklı çıktık!
Şimdi muhalefeti yeniden uyarıyoruz; İktidarın planladığı yasaklar devreye girerse, dünyanın en iyi parti programını oluştursanız, Türkiye’nin en liyakat sahibi adaylarıyla da seçime girseniz, seçmene bu gerçeği ulaştırabilecek bir mecra bulamazsınız…
‘Milli diktatörlük’ uygulaması olan ülkelere bir bakın, muhalefetin esamesi okunmuyor.
Vatandaştan geçtim, ülkeden geçtik, ey muhalefet bari kendiniz için bir şeyler yapın!
Kaynak:Tr724