Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘İktidar, gençleri tek tür meyve veren ağaçlar yapmak istiyor’

[

Mesut BAYLAV
Adana

Kuşak tartışmaları dönem dönem gündeme gelen, üzerinden tartışmaların yoğunlaştığı bir alan. ‘X kuşağı’ şöyledir, ‘Y kuşağı’ndan farkları şudur, ‘Z kuşağı’ şurdan şöyle hareket eder gibi çoğu zaman öncesi ile ilişkisiz bir hal içinde ele alınan ve sunulan bir kuşaklar silsilesi. Son dönemde de gençliğin sosyal medyada öne çıkardığı tepkiler ‘Z kuşağı’ tartışmalarını beraberinde getirdi. Gençlerin içerisinde yaşadığı koşullar, bu koşulların ortaya çıkardığı talepler elbette her dönem çeşitli değişiklikler göstermiş, buna paralel olarak ifade ediş biçimleri, tepki göstergeleri de o dönemin araçları ile yol bulmuştur. Yaşam koşulları, ülkedeki ve dünyadaki siyasi atmosfer, nefes alabileceği alanların azalması veya yok edilmesi, aldığı eğitimin niteliği, kendisini ne denli özgürce ifade edebiliyor olup olmadığı gibi bir çok faktör genç kuşakların ortaya çıkardığı tepkilerin önemli değişkenlerinden bazıları.  

Adana, Mersin ve Hatay’da yaşayan lise ve mezun öğrenciler ile yürüttüğümüz tartışmalarda kendi yaşamlarından, ülke ve dünya gündemine; değiştirmek ve nasıl değiştirmek meselelerine dair bir çok noktayı konuştuk.

BİRAZ HİPERAKTİF BİRAZ TAKINTILI

Mersin’den lise mezunu ve sınava giren çocukluktan beri müziğe aşık ancak başka alanlara da ilgili olan Çetin’e kulak verelim. “Bahsettiğim her alanda kendimi yeterince iyi görmüyorum. Belki de bu bir takıntıdır, belki de olması gereken budur fakat şu bir gerçek, bahsettiğim hiçbir alanda “en iyi” olmadan Türkiye’de hayatını idame ettirmek mümkün olmuyor maalesef. Bu ise beni sürekli olarak bu konularda çalışmaya, kendimi geliştirmeye itiyor fakat babam emekli bir adam ve annem de ev hanımı. Yani zaten içinde bulunduğum durum beni “en iyi” olmaya iterken bir yandan da ülkedeki dengesiz gelir dağılımı benim ailemi de vuruyor. Bu da gelecek hakkında beni endişelendirmiyor değil. Bahsettiğim her şey hayatımı biraz “hiperaktif” ve biraz “takıntılı” şekilde yaşamama itiyor.” Çetin’in yapmak istedikleri gelir eşitsizliğine takılırken kendisini de biraz ondan biraz bundan yaşamaya iten bir süreç. 

“NASIL DÜZELİR BİLMEM AMA GELECEK KAYGISI YAŞAMAK İSTEMİYORUM”

İktidarın gitgide ’95 sonrası doğan insanları kaybettiğini bunun sebeplerine ilişkin ise “Konsol oyunlarını oynamak isteseniz, dünyadaki diğer gençlerin kendi para birimlerine göre oldukça ucuza aldıkları konsolları burada üç asgari ücretle alabiliyorsunuz. Müzikle ilgiliyseniz, Avrupa’da 1000 avro gibi çok pahalı olmayan gitarları, 7 bin 750 liraya alabiliyorsunuz. Yani almak için 4 ay çalışmanız ve hiç para harcamamanız gerek” diyen Çetin ‘Ayarıyla oynanan kantar yarın gelir seni tartar’ düşüncesinin buraya uyduğunu da ekliyor.

İfade özgürlüğünün önündeki engeller ve gelecek kaygısı meselesi günümüz gençliğinin iktidarlara ve sisteme yönelik en temel eleştiri ve tepki noktalarından. Çetin, “Ekonomi nasıl düzelir bilmiyorum çünkü ekonomist değilim. Hukuk nasıl düzelir bilmiyorum çünkü hukukçu değilim. Ama bir genç olarak sadece kendi ülkemde yanlış gördüğüm şeyleri korkmadan söylemek, bir genç olarak gençliğimin baharında gelecek kaygısı olmadan yaşamak istiyorum” derken umudunun olduğunu, ülkeden gitmeyi kolaya kaçmak olarak nitelendirdiğini de söylüyor.

Dilan | Fotoğraf/Evrensel

“BAHÇIVAN DEĞİŞTİRMEK YERİNE FARKLI AĞAÇLAR ÇOĞALTILMALI”

Mezun ve bu sene sınava giren Adana’dan bir diğer Öğrenci Dilan sınava hazırlanırken kitap okuyarak, yan flüt çalarak rahatlamaya çalışmış: “Özellikle hayatımızın en güzel yıllarını sürekli olarak sınavlara endekslenmesi psikolojik olarak zaten sıkıştırıyordu. Salgın döneminde sınavı öyle bir gözümüzde büyüttüler ki intihar eden arkadaşlarımız oldu. Biz gençlere yapılan şu: İktidar bizi tek bir tür meyve veren ağaçlar yapmaya çalışıyor. Sonra da ‘Neden bu ağaç tek tür meyve veriyor’ diye bahçıvanı değiştiriyor. Farklı tür ağaç sayısını çoğaltacağına sürekli bahçıvanı değiştiriyor. Bu fark edilmezse değişim olmayacaktır. Yapacağımız şey bunu fark ettirmek.”

İdil | Fotoğraf/Evrensel

“VİRÜS STRESİ ARTI SINAV STRESİ”

Mersin Mahmut Aslan Anadolu Lisesi 12. Sınıf Öğrencisi İdil, salgın sürecinin getirisi olan uzaktan eğitim ve sınav meselelerinde iktidarın sınıfta kaldığını söyleyerek, “Her öğrenci ulaşamıyordu. Okul kapanınca tarlaya bağa giden öğrenciler nasıl internete bakabilsin? Veya evde akrabalarıyla kalabalık olarak yaşayan ögrenciler eğitimine nasıl aynı şekilde devam edebilsin ki? Virüs stresinden sınav stresi yaşayamıyor zaten öğrenciler. Önce öğrencilerin hayatı ve sağlığı gelmeli. Eğer yok sayılırsa da öğrenciler kendi haklarını alabilmeli” diyor. Öğrenciler sınavların ertelenip ardından geriye çekilmesi meselesinde milyonları bulan sosyal medya çağrıları ile sesini duyurmuş ve iktidara tepki göstermişti. En çok konuşulanı Erdoğan’ın YouTube yayınında gerçekleşen “Oy moy yok” oldu elbette.

“KİMSENİN HAK YEMEDİĞİ BİR DÜZEN LAZIM”

Adana İMKB Fen Lisesi Son Sınıf Öğrencisi Mehmet ise Erdoğan’ın YouTube yayınının gençlerden oy kazanmak amacıyla yapıldığını ancak ters teptiğini düşünüyor. Gidişata dair “Yani bence biraz zor ama değişebilir” diyen Mehmet, “Öncelikle insanların değişmesi lazım ama. Yani kimsenin hak yemediği, herkesin birbirine iyi davrandığı, yardım ettiği bir ortam oluşturulursa olabilir. Biraz ütopik oldu ama anlatmak istediğim şu: Sistemin düzenini bozan insana (Her kim olursa olsun) ahlak aşılanması gerek. Düzeni bir şekilde bozulamayacağı duruma getirmemiz lazım” diyor.

Öyküm | Fotoğraf/Evrensel

“GELECEĞİMİZİ EL ELE OLUŞTURMALIYIZ”

Mersin Adnan Özçelik Anadolu Lisesi 10. Sınıf Öğrencisi Öyküm iktidarın baskılarına en çok tepki gösterenlerin gençler olduğunu söylerken, “Kadınlara, LGBTİ bireylere yönelik söylemlere, dindar kindar nesil yetiştirme projesine, sosyal medyaya dahi sansür getirme çabalarına en büyük tepkiyi gösteren kesim gençler. Değişmesi, bilgilenilmesi gereken çok fazla konu var, zor olsa dahi bir şeylerin değişeceğine düzeleceğine inancım sonsuz, daha çok okumalı, bilgilenmeliyiz. Geleceğimizi el ele oluşturmalıyız” diye ekliyor.

Mersin Sesim Sarpkaya Fen Lisesinden bir öğrenci, gençlerin daha çok tepki gösterdiği için baskının da gençler üzerinde daha fazla olduğuna değinirken “Değişebilir. Baskıyla hiçbir şey yapamadıklarını fark edince oy alabilmek için ılımlı yaklaşmaya çalışabilirler. Yapmamız gereken savunduğumuz fikirlerden vazgeçmemek olmalı.” diyor.

Yekpare bir gençlik kuşağından bahsetmek mümkün değil elbette. Ancak bugüne ve geleceğe dair belirsizlik, gençlerin en çok ortaklaştığı ve ortaya çıkan bütün tepkilerin ateşleyici unsurlarından biri. İktidar nefes borularını daha fazla tıkamaya çalışırken diğer yandan kaygılar ve tepkiler daha fazla ortaklaşıyor. Biriken tepkiler dönem dönem çeşitli kanallar aracılığıyla patlarken günümüz gençliğinin geleceğini kazanma mücadelesinin hızlanabileceği bir süreç önümüzde duruyor. 

“EĞİTİM SİSTEMİ HEM SORUMLU HEM DE SUÇLU”

Hatay Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi 12. Sınıf Öğrencisi Ulaş sınavların etkisini “Arkadaşlarımla biraz zaman geçirip eve geldiğimde, dışarı çıkmak yerine evde kalıp ders çalışmam gerekiyormuş ama bir hata yapmışım gibi hissediyorum. Bence bunu hissetmemizi sağlayan bir eğitim sistemi, yaşadıklarımızdan sorumlu olduğu kadar suçludur da. Bu yaşlarda farkında olmamızın bile gerekmediği baskılara maruz kalıyoruz” diye ifade ediyor. Ulaş’ın bahsettiği baskıların, ortaya çıkan tepkilerin tetikleyicisi olduğunu elbette görebiliyoruz. Bu da beraberinde önemsenmeme düşüncesini getiriyor: “Ülkemizin, gençleri yeterince önemsediğini düşünmüyorum. Sürekli birbirinin neredeyse aynısı sınavların adını değiştirip, yeniymiş gibi sunuyorlar. Okullar, gençlerin genel kültürünü geliştirmek adı altında kendini geliştirmeye zaman ayıramayan gençler yetiştiriyor. Maalesef bunu kendine zaman ayırırken zorlanan biz gençler dışında kimse önemsemiyor.”

“GÜVENCESİZLİK, UMUTSUZLUK, BASKI VARSA TEPKİLERİN ARTMASI DOĞAL”

Adana’da yaşayan 12. Sınıf Öğrencisi Gönenç, iktidara yönelik tepkilerin artmasının doğallığını anlatıyor: “Salgın öncesi Türkiye’nin büyük gerçeklerinden biri genç nüfusun önemli bir kısmının gelecekleri ve iş hayatları konusunda güvencesiz, umutsuz, isteksiz ve baskı altında olmasıydı zaten. Hayat bir şekilde yeniden normale dönecek, belki üç ay belki bir yıl belki daha da uzun bir süre sonra… Öte yandan hayat kurma yolunda eksiye düşmüş bir nesil bu süreçten önce, bu süreç içerisinde ve muhtemelen bu süreçten sonra da aynı güncelliği ile bir sorun olacak. Genç kesim bir kısır döngü içerisindeyken hükümete yönelik eleştiri ve tepkilerin artması gayet doğaldır.”

Reklam

Kaynak: Evrensel

Exit mobile version