İngiltere’de yayınlanan Financial Times gazetesinin başyazısnda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Gaskonya bölgesinin eski belediye başkanını yeni Başbakan olarak ataması ele alınıyor. Yazıda, Macron’un adı fazla duyulmamış bir ismi bu göreve getirerek yetki alanını genişletmeyi hedeflediği vurgulanıyor:
Emmanuel Macron Fransız liderlerin iktidarlarına yeni bir ivme kazandırmak için sıkça kullandığı bir yönteme başvurdu: Başbakan değişikliği.
Cuma günü hükümette üç yıldır başbakanlık görevini yürütmüş olan Edouard Philippe görevden ayrıldı.
Philippe, sokak eylemleri ve koronavirüs salgını gibi zorlu konularda hükümete becerikli bir şekilde liderlik edebilmişti.
İktidarlar zaman zaman meşru yönetim kadrolarında değişiklik isteyebilir. Olayların seyri iktidarların yönetim tarzında değişimi gerektitrebilir. Yeni bir yüz, yenilenme mesajı anlamına gelebilir.
Macron bu yola başvurarak eski bir geleneği takip ediyor. Ancak sorun şu ki, bu yöntem nadiren işe yarıyor.
Hatta Macron için, Cumhurbaşkanı’na desteğin bu denli azalmasına yol açan gelişmeleri gündeme getirdiği için ters de tepebilir.
Philippe’nin yerine Jean Castex getirildi. Castex’in selefi ile son derece benzer bir kariyeri var. En büyük fark ise Philippe’nin Macron’u dahi gölgede bırakabilen halk desteği.
Başbakan yeni, profil tanıdık
Görevi bırakan Philippe, bakanlık deneyimi olmayan, Normandiya bölgesi belediye başkanlığı yapmış olan ılımlı bir muhafazakârdı.
Yeni başbakan Castex’in de bakanlık deneyimi yok ve eskiden Gaskonya bölgesi belediye başkanıydı. O da bir ılımlı muhafazakâr.
Philippe’nin en azından milletvekilliği deneyimi vardı. Castex ise Fransa’nın koronavirüs salgınıyla birlikte yürürlüğe giren sokağa çıkma kısıtlamalarının kademeli olarak kaldırılmasında önemli bir rol üstlenmiş olan tecrübeli bir bürokrat. Ülkenin teknokratları Castex’ten övgüyle bahsetse de halk pek tanımıyor.
Macron, iktidardaki son iki yılında vizyonunu hayata geçirecek bir genel müdürü işe almış gibi duruyor.
Önümüzdeki dönemde yaşanacak başarı veya başarısızlıkların sorumlusu Macron olacak.
Macron bu atamasıyla birlikte Fransa anayasasının en temel sorunlarından birisini çözmüş oluyor: Yürütmenin başında iki aktörün bulunması.
Mevcut yapı Fransa’nın eski Cumhurbaşkanlarından Charles de Gaulle için oluşturulmuştu. De Gaulle diplomasi alanında etkin rol üstlenirken, içişlerini başbakan yürütüyordu.
Son dönemlerde ise Fransız cumhurbaşkanları tüm alanlarda daha etkin rol üstlenmeye başladılar.
Ancak geniş yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı ile zayıf bir parlamento 21. Yüzyılın liberal demokrasi anlayışıyla ve bir Fransız icadı olan güçler ayrılığıyla örtüşmüyor.
‘Macron’un koruma kalkanı kalmadı’
Macron’un Fransa’da demokrasiye olan inancın sorgulanmasına yol açan paradokstan kaçması mümkün değil: Fransa güçlü bir lider istiyor ancak bu liderin tüm iktidari tekelinde toplamasına da karşı çıkıyor.
Fransa ekonomisi derin bir resesyona ve yüksek işsizlik dönemine doğru ilerliyor. Macron’un 2017’de alabora ettiği siyasi dengeler hâlâ yerine oturmuş değil.
Şimdiyse kendisini koruyacak bir başbakanı olmayan Macron, dış etkilere karşı korumasız halde.