Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bir dönemin sonu: Danıştay’dan tarihi Ayasofya kararı

=

Ayasofya’nın statüsünün değiştirilerek camiye dönüştürülmesi konusu günlerdir tartışma konusuydu. AKP iktidarının bu talebi ABD, AB, Rusya, UNESCO ve uluslararası kamuoyunun tepkisine neden oldu.

Ve tartışmalara son noktayı Danıştay koydu. Danıştay AKP iktidarının talepleri doğrultusunda Ayasofya’nın statüsünün değiştirilerek cami olarak açılmasının önünü açtı.

Danıştay 10’uncu Dairesi, Ayasofya’yı müze yapan 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Büyük tepkilere neden olan kararla Ayasofya’nın cami olmasının önündeki engel kaldırıldı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek cami olarak açılmasına onay verdi.

Danıştayın gerekçesinde, Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde olduğu, cami olarak toplumun hizmetine sunulduğu belirtildi. Danıştayın gerekçesinde Ayasofya’nın tapu belgesinde cami vasfı ile tescilli olduğu, bunun değiştirilemeyeceği kaydedildi.

Söz konusu Bakanlar Kurulu kararını iptal edene Danıştay, kararın gerekçesini, “Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde olduğu ve cami olarak toplumun hizmetine sunulmasına bağladı.

Danıştay’ın kararı şöyle:

“Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı, yukarıda yer verilen mevzuat, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve AİHM kararları kapsamında değerlendirildiğinde; Ayasofya’nın, statüsü muhafaza edilerek hukuk düzenimizle güvence altına alınan, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın mülkiyetinde olduğu, Ayasofya’nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu, Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek ve tüzel kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcı olduğu, Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu, kuşkusuzdur.

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı, yukarıda yer verilen mevzuat, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve AİHM kararları kapsamında değerlendirildiğinde; Ayasofya’nın, statüsü muhafaza edilerek hukuk düzenimizle güvence altına alınan, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın mülkiyetinde olduğu, Ayasofya’nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu, Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek ve tüzel kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcı olduğu, Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu, kuşkusuzdur.”

Ayasofya’nın cami olmasının önünü açan Danıştay kararı dünyanın da gündemine sıcak gelişme olarak düştü. Başta uluslararası ajanslar olmak üzere dış basın kararı ‘son dakika’ gelişmesi olarak duyurdu.

Reuters haber ajansı acil koduyla geçtiği haberde kararın uluslararası uyarılara karşı alındığına dikkat çekti.

İngiliz yayın kuruluşu BBC internet sitesi üzerinden ‘son dakika’ verdiği haberde, “Türk mahkemesi, 6’ncı yüzyılda inşa edilen Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesinin yolunu açtı” ifadesini kullandı.

Amerikan New York Times (NYT) gazetesi de “mimari bir mücevher” olarak tanımladığı Ayasofya’nın mahkeme kararıyla müzeden camiye dönüştürülebileceğini yazdı.

NYT değişimin uzun süredir Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından istendiğine vurgu yaptı.

Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın iptali istemiyle açılan davaya ilişkin kararının açıklaması öncesi, Ayasofya’nın bulunduğu bölgenin önüne bariyerler konuldu.

Danıştay’ın, 1934’teki Bakanlar Kurulu’nun camiden müzeye dönüştürülmesi kararını iptal etmesinin ardından Ayasofya önünde toplanmalar başladı. Ellerinde Türk bayrakları bulunan çok sayıda kişi, dua edip tekbir getirdi.

Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından Twitter’da “AyasofyaCamii” etiketi birinci sıraya yükseldi.

Yurtdışından ilk tepki Rus Ortodoks Kilisesi’nden geldi. Açıklamada, Türkiye’de Danıştay’ın Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesi yönündeki kararı iptal etmiş olmasını üzüntüyle karşıladıkları duyuruldu.

Karar öncesi UNESCO’dan bir açıklama geldi.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Ayasofya’nın resmi statüsü ile ilgili bir değişikliğin kendisine bildirilmesi gerektiğini ve böyle bir durumda Dünya Mirası Komitesi’nin bu değişikliği gözden geçirmesi gerekebileceğini söyledi.

UNESCO’dan Reuters’a yapılan açıklamada, Ayasofya’nın Dünya Mirası listesinde müze olarak yer aldığını ve bunun da çeşitli taahhüt ve yükümlülükleri bulundurduğu ifade edildi.

UNESCO’dan Reuters’a yapılan açıklamada şöyle denildi:

 “Bu yüzden devletler, aldığı kararların  sınırları içerisinde bulunan dünya mirası listesindeki eserlerle ilgili evrensel değeri tehlikeye sokacak bir değişiklik yapmadığından emin olmalı… Böyle bir değişiklik yapılacağı zaman UNESCO önceden bilgilendirilmeli ve Dünya Mirası Komitesi bu durumu değerlendirmeli.”

UNESCO’dan yapılan açıklamada, Türk yetkililere birkaç defa bu konudaki rahatsızlığın mektupla ve Birleşmiş Milletler’deki Türkiye Büyükelçisi vasıtasıyla dile getirildiği ifade edildi.

Exit mobile version