Adalet Ağaoğlu, 91 yaşında hayatını kaybetti. Yazar Ağaoğlu bir süredir yoğun bakımda tedavi görüyordu.
Ağaoğlu’nun ölümüyle ilgili hastaneden yapılan açıklamada, “Sayın Adalet Ağaoğlu, 3 gündür yoğun bakımda gördüğü tedavi sonrasında çoklu organ yetmezliği nedeniyle bu sabaha karşı hayatını kaybetti.” denildi.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ağaoğlu, geçen yıl Sabah gazetesi röportajında eşinin ölümünden sonra kendisini yarım hissettiğini söylemiş, “Bu kadar uzun yaşamayı hiç istemezdim, kendimden sıkıldım” demişti.
Ağaoğlu, bu yıl İstanbul Life dergisinden Çınar Oskay’a verdiği röportajında da, “Dünyanın bu halini görmek istemezdim” ifadesini kullanmıştı.
Eleştirmen Semih Gümüş, Ağaoğlu’nun ölümünün ardından, “Adalet Ağaoğlu’nu bu sabah kaybetmişiz. Edebiyatımızın en önemli yazarlarındandı. Romanları çok özeldi. Onu hiç tanımadan iki romanı hakkında iki küçük kitap yazmıştım. Sonra tanıştık. Çok konuştuk. Her şey çok üzücü.” dedi.
Tiyatro eleştirileri ile başladı
20. yüzyıl Türkiye edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Adalet Ağaoğlu, 1929 yılında Nallıhan’da dünyaya geldi.
İlköğrenimini Nallıhan’da tamamladıktan sonra, 1938 yılında ailesi ile birlikte Ankara’ya yerleşti.
Ankara Kız Lisesi’ni bitiren Ağaoğlu, 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Oyun, öykü, deneme, anı ve roman olmak üzere pek çok türde eser veren Ağaoğlu’nun edebiyat merakı lise yıllarına dayanır.
Ağaoğlu, 1946 yılında Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı ve 1948-1950 yılları arasında Kaynak Dergisi’nde şiirlerini yayımladı.
TRT Ankara Radyosu’nda çalıştı
1951 yılında TRT Ankara Radyosu’ndaki görevini, istifa ettiği 1970 yılına kadar bu kurumda dramaturg, radyo tiyatrosu müdürü, program uzmanı ve daire başkanı olarak sürdürdü.
Ankara Radyosu’nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan “Aşk Şarkısı”nı yazdı.
Ankara’da ilk özel tiyatroyu kurdu
Radyo’da çalışırken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı, Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu ve Nur Sabuncu ile birlikte Ankara’nın ilk özel tiyatrosu olan “Meydan Sahnesi”ni kurdu.
1953 yılında Sevim Uzungören ile birlikte kaleme aldığı Bir Piyes Yazalım adlı tiyatro oyunu aynı yıl Ankara’da sahnelendi.
Sevim Uzungören ile beraber yazdığı Evcilik Oyunu adlı oyun da Ankara’da sahnelendi.
İlk romanı 1973 yılında
1970’li yıllardan itibaren öykü ve roman yazarlığına odaklanan Ağaoğlu’nun ilk romanı Ölmeye Yatmak 1973’te yayımlandı.
Çok ses getiren bu roman, Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır (1989) romanlarıyla bir üçleme oluşturur.
Fazlasıyla ses getiren ilk romanı ve sonraki eserleri yoğun tartışmalara konu oldu, üçleme ile pek çok ödül kazandı.
İlk hikâye kitabı olan “Yüksek Gerilim “ise 1974 yılında yayımlandı.
İkinci romanı toplatıldı
İkinci romanı Fikrimin İnce Gülü (1976) dördüncü basımında toplatıldı.
1981 yılında Fikrimin İnce Gülü romanı hakkında “askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif” suçlamasıyla hakkında açılan dava iki yıl sürdü ve yazar bu sürecin sonunda aklandı.
Öykü kitapları, deneme, anı ve roman türünde eserler de yayımlayan Ağaoğlu, 1991 yılında Çok Uzak Fazla Yakın ile oyun yazarlığına geri döndü.
Adalet Ağaoğlu, 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlendi.
Ağaoğlu, 1986’da kurulan İnsan Hakları Derneği’nin kurucuları arasında yer almış ancak Temmuz 2005’te fikir ayrılığına düştüğü gerekçesiyle istifa etmişti.
Ağaoğlu için Can Yücel’in söylediği “Sen Türkiye’nin en güzel kazasısın” sözü, Feridun Andaç’ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006’da basıldı.
1996’da trafik kazası geçirdi, iki yıl hastanede yattı
1983 yılından beri İstanbul’da yaşayan Adalet Ağaoğlu, 1996 yılında ciddi bir trafik kazası geçirdi ve iki yıl hastanede yattı.
Sarıyer’de yürüyüş yaparken bir otomobilin çarpması sonucu Boğaz’a düşen Ağaoğlu’nda kırıklar oluşmuş, yazar beyin kanaması geçirmişti.
Sürücü ise gözaltına alınmıştı.
İç monologlar eserlerinde önemli
Ağaoğlu, eserlerinde toplumsal sorunlara ve bunların bireyler üzerindeki etkisine iç monologlar ve ince alay ile dikkat çeker.
Ağaoğlu, tiyatro, öykü ve roman türlerinde birçok ödüle layık görüldü.
Öykü kitapları, denemeler, anı-roman başlıkları altında, aydın kimliği, kadın erkek ilişkileri ve kadın kimliği, sosyal ve siyasal alanda yaşanan süreçleri, toplumsal baskı ve cinsel konular hakkında konuları işleyen yazarın eserleri arasında; “Yaz Sonu”, “Üç Beş Kişi”, “Göç Temizliği”, “Ruh Üşümesi “, “Romantik Bir Viyana Yazı”, “Yüksek Gerilim, “Sessizliğin İlk Sesi” yer alıyor.
Ağaoğlu 1993’te BBC Türkçe’nin radyo programına katılmış, yaşamını, eserlerini ve o yılların Türkiye’sini anlatmıştı. Söyleşi, 2015 yılında BBC Türkçe’nin Arşiv Odası programında da yayınlandı.
Boğaziçi Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı aldı
Adalet Ağaoğlu, 2018 yılında düzenlenen törenle Boğaziçi Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı aldı.
Rektör Prof. Dr. Mehmed Özkan, Ağaoğlu’na bu unvanı vermekten gurur duyduklarını belirterek, “Adalet Ağaoğlu’nun 70 yılı aşan edebiyat serüveni, ülkemiz kültür ve edebiyatının gelişiminde doldurulamaz katkıları ve eserleri var. Bu eserleri değerli kılan kendisinin sağduyulu, vicdanlı ve entelektüel kimliğiyle Türkiye’nin toplumsal sorunları için ortaya koyduğu çabaları ve çalışmalarıdır.” dedi.
Adalet Ağaoğlu, 2010 yılında bütün kitaplarını Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışlamıştı.
Yazar tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışlanan kişisel arşivi, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’nde yazarın kontrolünde tasarlanan bir odada muhafaza ediliyor.
Bu odada yazarın masası, daktilosu, ödülleri, plakları gibi özel eşyalarının yanı sıra yazarın eşi ve arkadaşları ile yazışmaları (Halim Ağaoğlu, Halil Ergün, Yalçın Küçük, Haldun Taner, Tunç Yalman, Hulki Aktunç, İlhami Soysal, Pirko-Asaf Çiğiltepe, Faruk Ulay) dosyalanmış bir şekilde bulunuyor.
Yazarın 1996’da geçirmiş olduğu trafik kazası sonrası belgeleri ve kendisine gönderilen mektuplar da bir dosya içerisinde yer alıyor.
‘Yeni şeyler keşfederim onda’
2019 yılında hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter, “Adalet Ağaoğlu’nu durmadan okurum. Yeni yeni şeyler keşfederim onda.” ifadesini kullanmıştı.
Eleştirmen Semih Gümüş, Ağaoğlu için, “O’nun kitaplarında gereksiz, anlamsız, kıymetsiz tek bir kelime bulamazsınız” demişti.
‘Mutlu olsam yazar mıydım?’
Ağaoğlu, bu yıl İstanbul Life dergisinden Çınar Oskay’a verdiği röportajında ilk romanını neden kaleme aldığını şu şekilde anlattı:
“Klasik romandan bıkmıştım. Tek bir zaman çekimiyle kullanılıyor. Gelmiş, geçmiş, geliyor, gidiyor. Halbuki ben terslerini, diğer çekimlerini kullanmaya çalışıyorum. İnsanın içinden geçen bir şeyi de başka türlü yazıyorum. Söylenmemiş bir lafı varmış gibi. Bazı okurlara güç geldi ilk zamanlarda.”
İlk romanından sonra gelen tepkileri Ağaoğlu, “İlk kitaplardan sonra eşim bile dedi ki: ‘Oyunların ne kadar seviliyordu, romanlara nereden geçtin?’ ‘Çünkü oyunlarım yasaklandı’ dedim. ‘Çatıdaki Çatlak’ oynanırken yasaklandı. ‘Roman yazarsam kimse bir şey yapamaz’ dedim. Kitaplar toplansa da varlar. İlk romanımda belki de alışılmadık bir biçim kullandım. Klasik romandan bıktığım için anlatının bütün türlerini kullandım. Şiir de mektup da tiyatro da vardı. Eleştirildim tabii ki.” diyerek anlattı.
Yazar aynı röportajda, “Mutlu olsam yazar mıydım? Bir şeylerden mutlu olmadığım için kaleme sarıldım.” ifadesini kullandı.